31 Ocak 2010 Pazar

1 Şubat 2010






































Bugün 1 Şubat 2010   17 Safer 1431 K.Sani: 19 Kasım 86 Ayasofya'nın Müzeye Çevrilmesi (1935)


HADİS-İ ŞERİF


 


Allah, benden evvel herhangi bir insanın cennete girmesini yasaklamıştır. Ancak ben, sağıma baktığımda, beni geçmeye çalışan bir kadın görürüm. Bu kadının benimle beraber cennete girmesinin sebebi nedir? diye sorarım. O zaman, bana denir ki: Bu, gençliği ve güzelliği yerinde bir kadın idi. Fakat yanında yetimleri bulunduğu için, onları büyütüp işleri yoluna girinceye kadar sabredip evlenmedi. Onun bu şefkatli davranışına Allah’ın mükafatı böyle olmuştur.  (İmam Şa’rani, Tenbihu’l-Muğterrin).


 


ASHÂB-I KİRÂM'IN TABAKALARI (DERECELERİ)


Ashâb-ı kiramın birinci tabakası herkesten evvel ve Ömer bin Hattâb'ın Müslüman olmasından önce îmân eden   otuz   dokuz   sahâbîdir.   Hz.   Erkam'ın   Safa mevkiindeki evinde toplanıp Resûl-i Ekrem ile gizlice sohbet ederlerdi. Hz. Ömer de o hanede îmâna geldi. Onunla  Müslümanların  adedi  kırka  ulaştı  ve onun Müslüman olması üzerine İslâm dîni açıkça ilan edildi.


Onlardan on kişiyi hayâtlarında iken Resûl-i Ekrem cennet ile müjdeledi. İşte onlara Aşere-i Mübeşşere de­nilir ki Ebû Bekr-i Sıddîk, Ömerü'l-Fârûk, Osman bin Affân, Ali bin Ebî Tâlib, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin Avvâm, Sa'd bin Ebî Vakkâs, Sa'îd bin Zeyd, Abdur-rahman bin Avf ve Ebû Ubeyde bin Cerrah Hazretleridir. (Radıyallâhü anhüm)


  Ashâb-ı Kirâm'ın ikinci tabakası Hz. Ömer'in Müslü­man olmasından sonra İslâm ile müşerref olanlardır.


  Üçüncü tabakası Akabe'de ilk bîat eden Ensâr-ı Kirâm'dır.


  Dördüncü tabakası ikinci defa Akabe'de bîat eden kiyetmiş kadar Ensâr idi.


  Beşinci tabakası Resûl-i Ekrem'in Mekke'den hicretin­de henüz Küba'da iken gelip de ona ulaşan Muhacirlerdir.


  Altıncı tabakası Bedir gazasında bulunan Muhacirler ve Ensâr'dır ki onlara Ashâb-ı Bedir denilir.


  Yedinci tabakası Bedir gazâsıyla Hudeybiye seferi arasında hicret edenlerdir.


Sekizinci tabakası Hudeybiye'de Şecere-i Rıdvan denilen ağacın altında bîat eden Ashâb-ı Kirâm'dır.


Dokuzuncu tabakası Hudeybiye musâlahasından son­ra hicret edenlerdir ki Amr bin As onların eşrâfındandır.


Fahr-i Âlem (s.a.v.) Hazretleri bir mahalde otursa sa­ğında Hz. Ebû Bekir ve solunda Hz. Ömer otururdu. Başkâtipliğini yapan Hz. Osman karşılarında otururdu. Hz. Ali dahi Resûl-i Ekrem'in sır kâtibi ve mahrem-i es­rarı idi. Radıyallâhü anhüm.


 


FIKRA


 


Doktorda


Temel karısı ile birlikte doktora gitmiş, derdini uzun uzun anlatmış... Sözünü bitirdiğinde, doktor önüne kayıt defterini çekerek bizimkine sormuş:


- Nerelisiniz?


Temel, doktora dik dik baktıktan sonra karısına dönmüş:


- Yürü hanum, cidelum!..


- Ne oldi? Niye cidiyruk?


- Ula bi’ saat koniştuk, herif nereli olduğumuzi anlamadi. Hastaluğumuzi nasıl anlayacak?


GÜNÜN SÖZÜ


 


Boşuna kendinizi kandırmayın; sürekli yaptığınız şey neyse siz osunuz... Aristo


YEMEK MENÜSÜ


·   Beyaz Peynir


·   Yeşil Zeytin, Çokokrem


·   Süt


·   Sebze Çorba


ÇOCUĞUNUZA İSİM


Erkek: YÜRÜK: (Tür.) Er. - 1. Çabuk ve hızlı yürüyen. 2. Tarihte yeniçerilere katılan yaya asker. 3. Hızlı koşan at.


Kız: TOPRAK: (Tür.) 1. Yerkabuğunun canlılara yaşama ortamı sağlayan yüzey bölümü. 2. Ülke, memleket. 3. İşlenmiş arazi. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.


MANİ


 


Kapelesi ketenden
Yârim indi trenden
Boynuna sarılayım
Gülünü incelmeden


KARİKATÜR


 


BİLMECE


Hiç ceza alınmadan öldürülen şey nedir?


Cevabı Yarın.      


Dünkü Cevap:Su faturası kabarır

31 Ocak 2010






































Bugün 31 Ocak 2010 16 Safer 1431 K.Sani: 18 Kasım 85 Türkiye'de İlk Matbaa'nın Kuruluşu (1729)-Hamsin'in başlangıcı


HADİS-İ ŞERİF


 


En üstününüz, görüldüklerinde Allah’ın hatırlandığı kimselerdir.   (Hakim).



ADAB: RESÛLULLAH'IN (S.A.V) BİR NASÎHATI


Hermele b. Abdullah (r.a.) anlattı; Resûlullâh'dan (s.a.v.) bana bir nasîhatte bulunmasını istedim. Buyurdular ki;


"Allah'tan kork. Bir mecliste oturduğunda, oradakile­rin ne konuştuğunu dinle. Güzel şeyler söylüyorlarsa, yine oraya git. Ama dinlediğin şeyler hoş değilse, bir daha oraya gitme."


 


MÜTERCİM ÂSİM EFENDİ


İsmi Ahmed Ayntâbî olup "Mütercim Âsim" unvanıyla meşhur olmuştur. İlim tahsîlini Antep'te tamamladıktan sonra İstanbul'a geldi. Arapça'nın muteber lügatlerin­den Firuzâbâdî'nin Kâmûsu'l-Muhîtini (el-Okyânusu'l-Basît fî Tercemeti'l-Kâmusi'l-Muhît) adıyla ve Fars­ça'nın muteber lügatlerinden Burhân-ı Kâtı'ı (Tibyân-ı Nâfi' der Terceme-i Burhân-ı Katı') adıyla tercüme ede­rek ilme iki büyük hizmet etmiş ve Sultân Üçüncü Selîm ve Sultân Mahmûd Hân'ın ihsanlarına nail olmuştur. Kâmûs'u Sultân İkinci Mahmûd'un emri ile basıldı ve bütün kütüphanelere birer nüsha dağıtıldı.


Mütercim Âsim Efendi, Burhân-ı Kâtı1 tercemesinde Farsça kelimeleri, eserin mukaddimesinde bildirdiği otuz­dan fazla lügatten mukayeseli olarak vermiştir. Türkçe mânâları verirken; Türkî'de (herkesin anladığı kelimeler için), "Türkistan'da" (Türkiye dışındaki Türkçe kelimeler­de), "Türkî-i kadîm" (eski Türkçe), "Türkî-i gayr-ı meşhur", "Türkî-i mehcûr" (unutulmuş kelimeler), "Taşra Türkçesi", "Rûmî", "Istılah", "Avâmî Türkî" gibi îzâhları da vermiştir.


Merhûm'un târihe, Arap ve Fars diline tam vukufu vardı. Âsim Efendinin Arapça'nın daha kojay tahsîli ga­yesiyle manzum olarak yazdığı Tuhfe-i Âsim, "Terce­me-i Siyeri'l-Halebî" ve Akaide dâir "Merahu'l-Meâlî fî Şerhi'l-Emâlî" başlıca eserlerindendir. Güzel şiirleri de vardır. Vakanüvîs (resmî tarihçi) olmuş "Vekâyi'-i Selî-miyye" ismiyle yazdığı târih basılmıştır. 1235 (M.1820) târihinde Üsküdar'daki hanesinde vefat etmiş olup kabri Üsküdar'da Nuhkapısı civarındaki kabristandadır.


 


FIKRA


 


Temel otoyolda araba sürerken bir yandan da radyo dinlemektedir... Çalan şarkı bir anda kesilir ve bir anons duyulur: “Otoyolda ilerleyen sürücülerin dikkatine! Bir araç ters yönde seyretmektedir... Dikkatli olunuz!..” Temel: “Hangi bir araç?.. Hepsi ters yönden geliyur!..”


 


GÜNÜN SÖZÜ


 


Akıllı konuşur, çünkü onun söylemek istedikleri var; aptal konuşur, zira kendinin bir şeyler söylemek mecburiyetinde olduğunu sanır.  Plato


YEMEK MENÜSÜ


·   Fırında Tavuk incik


·   Pilav


·    Şehriye Çorba


ÇOCUĞUNUZA İSİM


Erkek: YÜMNİ: (Ar.) Er. 1. Uğurlu, becerikli. İşi sağ eliyle gören. Kıyamet gününde kitabını sağ tarafından alacak olan. 2. Uğura ait, uğurla ilgili.


Kız: TÖRE: (Tür.) 1. Eğitim, görgü, gelenek. 2. Soyluluk, asalet. 3. Eksiksiz, mükemmel. 4. Geline verilen armağan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.


MANİ


 


Kuş kafese girmiyor
Buna aklım ermiyor
Hiç boşuna ah çekme
Annem beni vermiyor


 


KARİKATÜR



BİLMECE


Damlaya damlaya ne olur?


Cevabı Yarın.      


Dünkü Cevap:Şeftali

30 Ocak 2010






































Bugün 30 Ocak 2010 15 Safer 1431 K.Sani: 17 Kasım 84 Yavuz Sultan Selim'in Kahire'yi Fethi (1517)-Erbain (Zemherir-Karakış)'ın sonu


HADİS-İ ŞERİF


 


Allah (tedbir almakta) yetersiz (aciz) davranmayı kınar. Sen yapmak istediğin işin gereklerini yerine getir. Buna rağmen o işi neticelendirmeye gücün yetmezse, şöyle de: Hasbiyallahu ve ni’me’l-vekil... Allah bana yeter. O ne güzel vekildir.  (Ebu Davud).


 


SİYER: ...PEYGAMBERİMİZİN GÜZEL AHLÂKI


Yahudi kavminden iken imân eden bir sahâbî şöyle anlattı: Ben, Peygamberimiz hakkında Tevrat'ta bildiri­len hilmi (yumuşak huyluluğu) hariç- bütün vasıfları ken­disinde gördüm. Belli bir süre içinde ödemek üzere ona 30 dînâr borç vermiştim. Borcun vâdesine bir gün kala yanına geldim ve "Ey Muhammedi Borcunu öde. Zâten, siz Abdülmuttalib oğulları, borcunuzun vaktini geçirir, uzatır durursunuz!" dedim. Bunu duyan Hz. Ömer:


"Ey Yahudi! Vallahi, eğer Resûlullâhın evinde olma­saydın, gözünü patlatırdım!" dedi.


Peygamberimiz: "Allah seni bağışlasın ey Ömer! Biz senden, borcumu ödememi emretmeni isterdik. O da alacağının ödenmesinde kendisine yardım etmiş olma­nı isterdi." buyurdu.


Benim onu bilmemezlikten gelmem, onun sâdece hilmini artırmıştı. Peygamberimiz:


"Ey Yahudi! Senin bendeki alacağının va'desi yarın dolacak!" buyurdu. Sonra da, Hz. Ömer'e:


"Ey Ebû Hafs! İlk gün onu istediği bahçeye götür! Kabul ederse, ona şu kadar ölçek hurma ver. Dedik­lerinden dolayı da ona şu kadar ölçek fazla ver. Eğer o bahçeyi beğenmezse, falan bahçeden ver," buyurdu.


Hz. Ömer beni bahçeye götürdü. Hurmasını beğen­dim ve kabul ettim. Hz. Ömer bana, Peygamberimizin dediği kadar hurma verdi. Ayrıca emrettiği fazla miktarı da verdi. Hurmaları teslim alınca:


"Ben şehâdet ederim ki: Allah'tan başka ilâh yoktur ve Muhammed de, Allah'ın resulüdür! Tevrat'ta haber verilen bütün vasıfları onda gördüm. Sâdece hilm sıfa­tını görememiştim. Sırf bunu anlamak için bunları yap­tım ve aynen Tevrat'ta anlatıldığı gibi buldum. Beni böy­le yapmağa sevk eden sebep budur. Sen şahit ol ey Ömer, ben bu hurmaları ve malımın yarısını müslüman-ların fakirlerine bağışladım." dedim.


Yüz yaşındaki bir ihtiyarın dışında bu zâtın akraba­larının tamâmı müslüman olmuştur.


 


FIKRA


 


NASA uzay üssünde yeni bir deneme yapılıyormuş. Başvuranlar arasından Temel, astronot adayı olarak seçilmiş. Ön elemede oldukça sıkı testleri geçen Temel 3 aylık bir eğitim ile astronot olabilmiş. Beklenen an gelmiş ve Temel bir maymunla birlikte uzay mekiğine binerek havalanmış. Atmosfer aşıldıktan sonra Temel’e sıkı sıkıya söylenildiği gibi zarfları açıp maymunun ve kendisinin görev kartlarını okumak ilk işi olmuş. Maymunun görevleri: “Yerküre ile bağlantıyı sürekli kontrol altında tutmak. Her 2 saatte bir yörüngedeki sapmaları ayarlamak. Füze içindeki hava basıncı, ısı, iletkenlik değerlerini aşağıya bildirmek. Yakıt harcamasını ve motorların sırasını belirlemek...” diye devam ederken okumaktan sıkılan Temel kendi görev kartını açmış: “Maymunu iyi besle!..”


GÜNÜN SÖZÜ


 


Aklın güzelliği dil ile, dilin güzelliği söz ile, kişinin güzelliği yüz ile, yüzün güzelliği göz ile belli olur. Yusuf Has Hacip


YEMEK MENÜSÜ


·   Simit, Beyaz Peynir,Domates


·   Çay


·   Düğün Çorba


ÇOCUĞUNUZA İSİM


Erkek: YÜCESOY: (Tür.) Er. - Saygın, ulu, soylu.


Kız: TORUM: (Tür.) - Yaratılış. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.


MANİ


 


Ekim ektim düzlere,
Diken oldum gözlere,
İşte ben gider oldum,
Ayaş kalsın sizlere.


KARİKATÜR


 


BİLMECE


Meyvelerin şefi hangisidir?


Cevabı Yarın.      


Dünkü Cevap:Zili

28 Ocak 2010 Perşembe

29 Ocak 2010






































Bugün 29 Ocak 2010 14 Safer 1431 K.Sani: 16 Kasım 83 İlk Türkçe Ezanın Fatih Camii'nde Okutulması (1932)-Şiddetli soğuklar


HADİS-İ ŞERİF


 


İki hakim Cehenneme, bir hakim de Cennete girer. Hakkı bilen ve o hak üzere hüküm veren hakim cennetliktir. Hakkı bilen, fakat o hak ile hükmetmiyerek yargıya zulüm karıştıran hakim cehennemliktir. Hakkı bilmeden, gerçeği öğrenmeden peşin yargıya varan hakim de yine cehennemliktir. (Hakim).


 


İLMİHAL:    ALLÂHÜ TEÂLÂYA ÎMÂN


îmânın şartlarından birincisi Allâhü Teâlâ'ya inanmaktır.


Bütün âlemi yaradan, yâni yoktan var eden Allâhü Teâlâdır ki, birdir, ortağı ve benzeri yoktur.


Herkes ona muhtâcdır, o hiçbir şeye muhtâc değildir.


Ana, baba ve evlâdı olmaktan münezzehtir.


Hiçbir şey ona müsâvî(denk) değildir.


Mekândan, cihetten ve yemek, içmek, uyumak, uyuklamak gibi sıfatlardan uzaktır. (Hiçbir şeye muhtaç değildir.)


Her şeye gücü yeter. Dilediğini işler, ona kimse mâni olamaz, her şeyi bilir, görür ve işitir.


Kur'ân-ı Kerîm onun kelâmıdır.


Görmesi bizim gibi göz ile, işitmesi kulak ile ve konuşması lisân, ses ve harf ile değildir.


Her türlü kemâl sıfatları onundur ve noksan sıfatlardan uzaktır.


 


ALLÂHÜ TEÂLÂYA TA'ZÎM


Yerleri, gökleri, ayı, güneşi, yıldızları, türlü çiçekleri, otları, çeşit çeşit meyveleri, birbirlerine benzemeyen bunca insan ve hayvanları yaratan Allâhü Teâlâ, kullarını akıl, fikir, dil, el, ayak, göz, kulak gibi saymakla bitmeyen nimetlerle donatmıştır.


Açıkları örten, açları doyuran, susuzları kandıran, hastalara şifâ, dertlere deva veren Rabbimiz için gece gündüz başımızı secdeden kaldırmasak da yine bu ni'met-lerin şükrünü edâ edemeyiz.


Allah'ımızı anamızdan, babamızdan ve canımızdan daha çok sevmeli, Mevlâmızın emirlerini tutmalı, yasakladıklarından kaçmalı, zâtına kulluk etmeli, azabından korkup rahmetini ümit etmeli. Ni'metlerine şükredip musibetlerine sabretmeliyiz.


ATALAR  SÖZÜ:


Gün olur ayı, ay olur seneyi besler.


Görmeyince yüzünü, sarf edemem sözümü.


Devekuşu aibi: ucmaâa aelince deve, vüke aelince kus.


 


FIKRA


 


Nefis aryalar söyleyen bir gondolcuya beyin ameliyatı yapılır. Beynin yarısı alındığında aryalar yerine popüler İtalyan şarkılarını söylemeye başlar gondolcu. Beynin yarısı daha alındığında artık şarkı söyleyememektedir. Kalan parça da alındığında gondolcu şakımaya başlar; “Çayeli’nden öteye... Giderim yali yali!..”


GÜNÜN SÖZÜ


 


Alkış zayıfların amacı ve sonudur. C.Colton


YEMEK MENÜSÜ


·   Etli Taze Fasülye


·   Pirinç Pilavı


·   Tatlı


·   Kurabiye


ÇOCUĞUNUZA İSİM


Erkek: YÜCESAN: (Tür.) Er. - Saygın bir adı olan.


Kız: TÖZ: (Tür.) - Kök, asıl, cevher. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.


MANİ


 


Yıldırım vurdu bizi,
Dal gibi kırdı bizi,
Araya girdi düşman,
Dağlar ayırdı bizi


KARİKATÜR


 


BİLMECE


Eve gelen hırsız neyi çalmaz?


Cevabı Yarın.      


Dünkü Cevap:Ütü

İzleyiciler