15 Mart 2010 Pazartesi

15 Mart 2010

 





































Bugün 15 Mart 2010   29 R.Evvel 1431 Mart: 2 Kasım 128 (Çanakkale'de) Zafer Haftası-Kırlangıçların gelme zamanı


HADİS-İ ŞERİF


 


Ümmetim, merhamete eren, günahları bağışlanan ve tövbesi kabul edilen bir ümmettir.  (Hakim)


 


BİR BÖLÜK KUMANDANININ HATIRA DEFTERİNDEN


Çanakkale'de; Kani ısı rt'taki düşmanın ileri siperlerin­den birinde bir mitralyöz, fırkanın bütün cephesini taciz ediyordu. Daha bitirilememiş gizli yollardan bâzıları bu mitralyözün ateşi altında idi. Ara sıra sipere gelirken vu­rulanların acı haberlerini alıyorduk...


Gece toplanmış konuşuyorduk. Sohbetimiz bu uğur­suz mitralyöz üstünde dönüp duruyordu:


-   Ey!.. Bu mitralyöz tahrip edilemeyecek mi?


-   Siperler yakındır, topçu ateş edemez.


-   Bir hücum yapsak! -Kumandan müdâfaada kalmayı tercih ediyor.


-   Sen ne dersin ha, Mustafa Çavuş; can sıkmaya başlamadı mı bu mitralyöz?


O, cevap vermedi; derin derin düşünüyordu; Akşe­hir'in Karapınar nahiyesinden Mehmed oğlu Mustafa, en babayiğidimiz idi. Bahis değişmek üzere iken Mus­tafa Çavuş: "Ben bunu gidip götürürün!" dedi. "Satmı-yorlarmış galiba!..." diye latife ettik. Fakat o, hiç tavrını bozmadı. Kendini siperin üstüne fırlattı. İki hemşerisi ar­kasından koştu. Hepimiz heyecandan sararmış, tüfek­leri sıkıyorduk. Şu dakika hücuma kalkmak için öyle da­yanılmaz bir arzu duyuyorduk ki. Hey yâ Rabbi, eğer gidenler gelmeyecek olurlarsa!..


Kulaklarımızı toprağa yapıştırıp kurşun seslerini, bomba uğultularını dinleyerek tam bir çeyrek bu vazi­yette bekledik...


Mustafa Çavuş arkasında bir mitralyözle geliyordu. Yanında bir kişi vardı. Sonra anladık ki, üç arkadaş gö-rünmeksizin ilerlemişler, mitralyözün bulunduğu sipere atlamışlar, birkaç süngü darbesinden sonra, büyük bir baskına uğradığını zanneden düşman dağılmaya başla­mış. Mustafa Çavuş mitralyözü omuzlamış dönerken ar­kadaşı alnına isabet eden bir kurşunla şehîd düşmüş...


Mustafa Çavuş, arkasında zaptettiği mitralyözle, göz­leri yaş dolu yanımıza geldi. Kaybettiği arkadaşının tees­süründen titreyen bir sesle: "Alun şu uğursuzu, bana ba-hâlıya oturdu!" dedi. (Çanakkale Cephesi, Çamlıca)


FIKRA


 


Bir gün Hoca köyde gidiyormuş Birkaç yaramaz çocuk onu taşlamaya başlamışlar Nasreddin Hoca onlara bağırmış:


- Şayet beni taşlamaya son verirseniz, size ilginç bir haber vereceğim


Yaramazlar bunu kabul ederler


- Peki, bize ne haberi vereceksin?


- Muhtar bedava yemek veriyor Orada istediğiniz kadar pasta börek yiyebilirsiniz


Çocuklar mümkün olduğu kadar çabuk muhtarın evine koşmuşlar Bizim Hoca bu parlak fikrine bir kez daha sevinmiş ve kendi kendine:


- 'Ben de oraya gideyim, belki doğru olabilir', demiş


GÜNÜN SÖZÜ


 


Devletleri yıkan tüm hatanın altında nice gururun gafleti yatar. Yavuz Sultan Selim


YEMEK MENÜSÜ


·   Mantarlı tavuk sote


·   Fırında makarna


·   Mozaik pasta


ÇOCUĞUNUZA İSİM


Erkek: ULUKAN: (Tür.) Er. - Soylu yüce kandan gelen.


Kız: TEDÜ: (Tür.) - Bilge, zeki, anlayışlı kimse. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.


MANİ


 


Dolabın kapakları
Çınarın yaprakları
Kara gözlü yârimin
Çınlasın kulakları


KARİKATÜR


 


BİLMECE


Memur maaşı ile bulgur pilavı arasındaki benzerlik nedir?


Cevabı Yarın.      


Dünkü Cevap: İnek



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler