3 Ekim 2010 Pazar

2 Ekim 2010









































R~U~K~H~S~A~N~A * G~O~U~R~P








































Bugün 2 Ekim 2010    24 Şevval 1431 Eylül: 19 Hızır 150 Aziz Mahmud Hüdai Hz. Vefatı (1628) - İlgalci Fransız ve İngilizlerin İstanbul'u boşaltması (1923)


HADİS-İ ŞERİF


 


Ademoğlu ihtiyarladıkça onda iki şey gençleşir: Mala karşı hırs ve hayata karşı hırs.. Ravi: Buhari, Rikak 5


 


HÂCE MUHAMMED BAKÎ BİLLÂH (K.S.)


Silsile-i Sâdât'ın yirmi ikinci halkası ve asrının büyük âlimlerinden bir zâttır. H. 971 (M. 1563-1564) yılında Ka­bil'de dünyâya geldi. Babası Kadı Abdüsselâm'dır. Üvey-sî intisabları Hâce Muhammed Bahâuddîn Nakşibend (k.s.) Hazretterinedir. Zahirdeki nisbetleri Hâce Muham­med İmkenegî (k.s.) Hazretlerdedir. Hâce Ubeydullah Ahrâr (k.s.) Hazretleri'nin rûhâniyet-i aliyyelerinden de çok fuyûzât almıştır.


Manevî bir yol aramakta iken bir gece rüyasında ken­disini Hâce Bahâuddin Nakşibend'in (k.s.) huzurunda gö­rünce, bu yola girmek için içinde bir arzu meydana geldi ve kendisine bir mürşid aramaya başladı. Ve nihayet Hâ­ce Muhammed (k.s.) Hazretlerini bularak ona intisap etti.


Muhammed Bâkîbillâh Hazretleri bir gece rüyasında Hâce Muhammed Hazretlerini görür. "Ey oğul! Senin yo­lunu gözlüyordum." der. Bâkîbillâh Hazretleri buna çok sevinip hemen huzuruna varır. Hâce Muhammed (k.s.) ona çok büyük iltifatlar ve inayetlerde bulunur. Onun yük­sek istîdâdını, kabiliyetini görünce üç gün peş peşe onun­la yalnız olarak sohbette bulunur. Sohbetinde onu birçok derecelere yükseltir. Sonra 'Sizin hâliniz Allâhü Teâlâ'nm inayeti ve bu ulvî yolun büyüklerinin rûhâniyetinin terbi­yesi ile kemâle ermiştir. Şimdi Hindistan tarafına gitmen lâzım. Zîra orada senin vesilenle bu yolun büyüklerinden biri zuhur edecek ve birçok kişi senden istifâde ederek kemâlin zirvesine ulaşacak.' buyurdu. Hâce Muhammed (k.s.) Hazretleri bu sözleri ile ikinci bin yılın müceddidi Imâm-ı Rabbânî Ahmed-i Fâruk-ı Serhendî (k.s.) Hazret­leri'nin onun talebesi olacağını işaret ediyordu.


Muhammed Bâkîbillâh Hazretleri bu işaret üzerine Hin­distan'a gidip bir sene Lahor şehrinde kaldı. Oradaki âlim ve faziletli kimseler, onun sohbetlerinden istifâde ettiler. Daha sonra Delhi'ye geçip oraya yerleşti ve vefatına ka­dar orada kaldı. 25 Rebîulâhir 1012 (2 Ekim 1603) târihin­de kırk yaşında âhirete irtihâl eylediler. Delhi'de Resû­lullâh (s.a.v.)'in ayak bastığı mekân olarak maruf olan "Kademgâh"a defnedildi.


 


FIKRA


 


Karadenizde iki işçi tarlada çalışırlerken üzerlerinden bir uçak geçiyor. Biri yukarıya bakarak:


- Bak Temel uçak geçiyor.


- Ula Dursun, elleme geçsin.


GÜNÜN SÖZÜ


 


Bir insan, söylediği şeylerden çok, söylemedikleriyle de insanlaşır ( Albert Camus )


YEMEK MENÜSÜ


·   KIYMALI PİDE


·   EZO ÇORBA


·   ÇOBAN SALATA


·   AYRAN


ÇOCUĞUNUZA İSİM


Erkek: ŞAFİ: (Ar.) Er. 1. Suçlunun bağışlanması için araya girip yalvaran kimse. 2. İyileştiren, şifa veren. 3. İnandırıcı, inandıran.


Kız: ŞADUMAN: (Ar.) Ka. - Sevinçli, neşeli, memnun.


MANİ


 


Gide gide yoruldum
Sular gibi duruldum
Şu karşı ki oğlanın
Gözlerine vuruldum


KARİKATÜR


 


BİLMECE


Kimler profesyonel atıcıdırlar?


Cevabı Yarın.


Dünkü Cevap: Ağzına bakarız, kapalıysa ölmüştür


R~U~K~H~S~A~N~A * G~O~U~R~P

 


R~U~K~H~S~A~N~A * G~O~U~R~P














 


 







 


R~U~K~H~S~A~N~A * G~O~U~R~P


 



 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler