27 Aralık 2010 Pazartesi

25 Aralık 2010




































Bugün     25 Aralık 2010        19 Muharrem 1432 K.Evvel: 12 Kasım 48 Cem Sultanın Vefatı (1495)-Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın idamı (1683)-SSCB dağılma (1991)-Gaziantep'in Düşman İşgalinden Kurtuluşu (1921)


HADİS-İ ŞERİF


 


İmanın tadını, Rabb olarak Allah'ı, din olarak İslam'ı, peygamber olarak Muhammed'i seçip razı olanlar duyar. Ravi: Müslim, İman 56, (34); Tirmizi, İman 10, (2625)


 


"RESÛLULLÂH (S.A.V.) KAVURUCU SICAKTA HARBE GİDERKEN..."


Ebû Hayseme (r.a.), Müslümanlığına ve doğruluğuna dil uzatılamayacak kişilerden idi. Dîninde hiçbir şüphesi ol­madığı halde, Tebük Seferi'nde Peygamberimiz'den (sa.v.) geri kalmıştı. Peygamberimiz (s.a.v.) Medine'den Tebük'e doğru hareket ettikten günlerce sonra Ebu Hay­seme, çok sıcak bir günde ev halkının yanına dönmüş, iki hanımını bostanındaki serin iki çardak içinde bulmuştu. Hanımları, çardaklarını su serpip serinletmiş, kendisi için su soğutmuş ve yemek hazırlamış bulunuyorlardı.


Ebû Hayseme, bostana girip çadırların kapısı önüne dikilip hanımlarına ve onların kendisi için hazırladıkları şeylere baktı da şöyle dedi: Resûlullâh (s.a.v.), yakıcı gü­neşin, rüzgâr ve sıcakta silâhını boynunda taşısın da, Ebu Hayseme serin gölgede yemeği hazırlanmış, iki hanımının yanında, mülkünün içinde oturup dursun, insaf mı bu?


"Vallahi, Resûlullah'a (s.a.v.) gidip kavuşmadıkça, hiç­birinizin çardağına girmeyeceğim! Hemen azığımı hazır­layın!" dedi. Azığını hazırladılar ve devesini yanına getir­diler. Ebu Hayseme devesine bindi. Peygamberimiz'i (s.a.v.) bulmak üzere yola çıktı. Yolda Umeyr b. Vehb el-Cumahî'ye yetişti. O da Peygamberimiz'i (s.a.v.) bulmak istiyordu. İkisi, yoldaş oldular. Tebük'e yaklaşınca Ebû Hayseme, Umeyr b. Vehb'e: "Ey Umeyr, ben günahkârım. Senin benden geri kalmanda bir mahzur yok! Ben Resûlullah'ın (s.a.v.) yanına senden önce varayım!" dedi. Umeyr de geri durdu.


Ebû Hayseme hayvanını hızlı sürüp gitti. Peygambe­rimiz (s.a.v.), o sırada Tebük'te konaklamış bulunuyordu. Ebû Hayseme Tebük'e yaklaştığı zaman Müslümanlar: "İşte, bakınız! yolda bir binitli geliyor!" dediler. Peygambe­rimiz (sav.), "Dilerim ki; Ebu Hayseme olsun!" buyurdu. Müslümanlar: "Yâ Resûlallah! Vallahi o, Ebû Hayseme!" dediler. Ebû Hayseme, devesinden indi, Peygamberi-miz'in (s.a.v.) yanına gelip selâm verdi. Peygamberimiz (s.a.v.), "EyEbû Hayseme! Sen helâka yaklaşmış gitmiş­tin!" buyurdu. Ebu Hayseme olup bitenleri haber verince, Peygamberimiz (s.a.v.) ona hayırla duâ etti.


 


FIKRA


 


Bundan asırlar önce bir gün Papa bütün yahudilerin Roma ve çevresini üç gün içinde boşaltmaları gerektiğini bildiren bir ferman yayınlamış. Yahudiler bunun çok adaletsiz bir şey olduğundan dem vurarak sızlanmaya başlamışlar. Bunun üzerine papa “Ben adil bir adamım. Yahudi cemaatine bir imkan tanıyacağım. İçlerinden seçtikleri bir alim ile tartışacağım. Tartışmayı kim kazanırsa onun dediği olacak” demiş. Yahudiler Moiz adlı bir adamı seçmişler. Moiz Papa’ya sessiz bir tartışma teklif etmiş ve papa da bu teklifi kabul etmiş. Tartışma başlamış ve Papa üç parmağını göstermiş. Moiz buna karşılık olarak bir parmak sallamış. Papa biraz şaşırmış ve bu defa eli havaya büyük bir daire çizmiş. Moiz ise parmağı ile olduğu yeri işaret etmiş. Papa biraz daha şaşırmış ve mukaddes şarap ile mukaddes ekmeği getirtip önüne koymuş. Moiz de cebinden çıkarttığı elmayı yere koymuş. Bunun üzerine papa “Bravo...” demiş “... tartışmayı Moiz efendi kazandı. Yahudiler Roma ve civarında kalabilirler.” Yahudi cemaati sevinç içinde Moiz’i sırtlarına alıp “Roma seninle gurur duyuyor!” diye bağırarak çekip gitmiş. Onlar gidince kardinaller ve diğer yüksek papazlar Papa’nın etrafına toplanıp “Kutsal efendimiz...” demişler, “... bu ne iş? Tartışmayı nasıl ve neden kaybettiniz? Biz hiç bir şey anlamadık!” Papa “Bre gafiller...” deyip anlatmaya başlamış, “... ben ilk önce üç parmağımı göstererek baba, oğul, mukaddes ruh’u hatırlattım. Moiz de tek parmağını uzatıp ‘tamam ama her dinde allah tektir’ dedi. Sonra elimle havaya daire çizip ‘allah her yerdedir’ dedim o da olduğu yeri göstererek allah’ın orada bile olduğunu söyledi. Ben Hz. İsa’nın kanı olan mukaddes şarabı ve yine Hz. İsa’nın vücudu olan kutsal ekmeği gösterdim ve Hz. İsa’nın bizim günahlarımızdan dolayı öldüğünü hatırlattım. O da Havva annamızın, Adem babamıza cennet bahçesinden kopartıp verdiği ve ilk günah olan elmayı gösterdi. Artık tartışacak bir şey kalmamıştı ben de yahudilerin kalmasına razı oldum.” Diğer tarafta yahudi mahallesinde bütün hahamlar da Moiz’in etrafına toplanıp sessiz tartışmayı nasıl kazandığını anlatmasını istemişler. Moiz “İlk önce papa üç gün içinde gidin diye üç parmak salladı. Ben de cevaben tek parmak sallayarak ‘bir tekimiz bile şuradan şuraya kıpırdamayız’ dedim. Sonra papa daire çizip ‘Roma’nın etrafını boşaltın’ dedi. Ben de olduğum yeri işaret edip burada kalacağımızı bildirdim. Sonra her halde acıktı ve öğle yemeğini getirip önüne koydular ben de cebimden öğle yemeğimi çıkarttım!..”


GÜNÜN SÖZÜ


 


Aptal ata binmiş, bey oldum sanmış. TÜRK ATASÖZÜ


YEMEK MENÜSÜ


·          TARHANA ÇORBA


·          PİLİÇ KROKET


·          ÇOBAN SALATA


·          FIRIN SÜTLAÇ


ÇOCUĞUNUZA İSİM


Erkek: ŞENTÜRK: (f.t.i.) Er. - Neşeli, canlı, mutlu türk.


Kız: ŞENNUR: (f.a.i.) - Neşeli ve nurlu insan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.


MANİ


 


Maniye Maraz Derler
Güzele Kiraz Derler
Kime Derdimi Açsam
Bu Dert Sana Az Derler


KARİKATÜR


 


BİLMECE


Ateş olmayan yerde ne olmaz?


Cevabı Yarın.


Dünkü Cevap: (Vakit)








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler