YÜZ GÜZELLİĞİ Mİ
Osmanlı Devleti'nin son devirlerinde, bir paşanın bir oğlu vardı. Babası bu genci, ahlak güzel dinine bağlı, kocasına itaatkar bir kız ile evlendirmek istedi. Hanımı paşaya: Bizim yalının kahyasının bir kızı varmış. Ben görmedim ama ahlakını çok methettiler. Eyüp'te mütevazı bir evde oturuyorlarmış. Ona talip olalım." dedi. Paşa da bunu iyi karşıladı. Netice de, kızın da razı olmasıyla kahya kızını yermeyi kabul etti. Söz, nişan, nikah derken düğün merasimi, paşanın Kanlıca'daki yalısında yapılmaktaydı. Usule göre, gençler, birbirini düğün günü göreceklerdi. Damat, zevcesinin duvağını açıp yüz görümlüğünü takarken, bir fenalık geçirerek yere düştü, Gelin, mahzun olarak; "Beyefendi, küçük yaşta geçirdiğim çiçek hastalığının yüzümde bıraktığı izler, bir ömür yüzüne bakmaya mecbur olduğunuz zevcenize karşı size bir sıkıntı verdi. Ancak bu benim elimde olan bir kusur değil...
Simdi sizden istirhamım şu: 40 gün yalınızda bir misafir olarak kalayım Bu müddetin sonunda, mizaçlarımız uymadı bahanesiyle evime döneyim. Bu hususta lütfen anlayış gösterin! Bundan da kimsenin haberdar olmamasını istirham ediyorum! " diyerek gözleri yaşlı bir halde damadın ayaklarına kapandı. Damat, ne diyeceğini şaşırmıştı. Çaresiz kabul etti. Bu ara gelin, konakta hizmetkarlara varıncaya kadar, güzel ahlakı, hizmeti, tevazuu, davranışları ve konuşmaları ile herkesin kalbinde taht kurdu, Bir gün gelin damadın yanına gidip mahzun olarak dedi ki: "Yalıdaki 40 günlük misafirliğim için teşekkür ederim. Artık evime dönmek üzere müsaadelerinizi istemekteyim..."
Ayağa kapanma sırası damada gelmişti; yalvararak dedi ki: "Muhterem hanımefendi! Eğer siz beni beğenmediyseniz ve evinize dönmekte kararlıysanız, ona bir diyeceğim olamaz. Ancak siz benim için artık vazgeçilmez bir zevcesiniz. Güzel ahlakınızı görünce, asıl güzelliğin yüzde değil gönülde olduğunu anladım ve size deli gibi aşık ol dum..."
Bu ve benzeri sözlerle gelini ikna edip kararından vazgeçirdi ve en önemlisi; aralarındaki bu sırrı, anlayabilecekleri çağa gelinçe çocuklarına da açıkladılar, Böylece onlara da, aile saadetinde gönül temizliğinin ve güzel ahlakın, her şeyden önemli olduğunu bu misalle anlattılar. |
FIKRA
Hoca ormana gitmis.Oturmus bir dalin üstüne, baslamis kesmeye. Asagidan geçen bir yolcu Hoca'ya seslenmis:
- Be adam! Insan oturdugu dali keser mi ? Simdi düseceksin. Hoca adama aldirmamis; isine devam etmis. Az sonra dal kirilmis.Hoca, cumburlop düsmüs. Düstügü yerden perisan seslenmis:
-Düsecegimi bildin ne zaman ölecegimi de söyle bari. |
GÜNÜN SÖZÜ
Bilginin efendisi olmak için çalışmanın uşağı olmak gerekir. Honore De Balzac
|
YEMEK MENÜSÜ
· Mercimek çorba
· Sucuklu kuru fasulye
· Pilav
· Cacık |
ÇOCUĞUNUZA İSİM
Erkek: ABDÜLA'LA: (Ar.) Er. - En yüksek, en yüce ve yücelikte eşi olmayan Allah'ın kulu. A'la kelimesi Kur'an-ı Kerim'in sıfatı olarak geçmektedir. Ünlü bir İslam bilgini.
Kız: AYPERİ: (t.f.i.) Ka. - Ay yüzlü güzel, dilber. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder