Cezayir'de Dayı Hüseyin Paşa'nın, Fransız ticâret gemilerine, alacağına mahsuben el koyması iki devlet arasında gerginlik meydana getirmişti. Fransız elçisinin Dayı Hüseyin Paşa ile bu alacak meselesini görüştüğü sırada, Hüseyin Paşa'nın Fransız elçisinin yüzüne yelpaze ile vurması üzerine görüşmeler kesildi ve durum iyice gerginleşti. Fransızlar bunu planlarını yürürlüğe koymak için vesîle saydılar. Fransa ile Cezayir arasının düzelmesi için pâdişâh bir ferman gönderdi. Dayı Hüseyin Paşa ise Fransız gemilerini bırakmamakta ısrar etti.
Fransa bu duruma karşı Osmanlı Devleti'ne bir nota verdi. Fakat bu nota kabul edilmedi. Osmanlı Devleti Yunan isyanları ve diğer gailelerle uğraştığı bir sırada bu meselenin ortaya çıkması devleti zor durumda bıraktı. Dîvân-ı Hümâyûn'da alınan karâra göre Cezayir meselesinin müstakil bir mesele olduğu ve bunun halledilmesinin burada vazifeli kişilerin işi olduğu karârına varıldı. Bu şekilde bir karara varılmasının sebebi de, Cezayir'de bulunan askerî gücün bu meselenin üstesinden gelebileceğine inanılmış olması idi.
Bunun üzerine Fransızlar, yüz harp ve çok sayıda nakliye gemisi ile Cezayir üzerine yürüdü. 12 Haziran 1830 günü Dayı Hüseyin Paşa, Cezayir'e 16000 kişilik bir kuvvet çıkaran Fransa donanması karşısında mağlûb oldu. Bâb-ı Âlî, Rusya ile yaptığı harpten yeni çıkmış olması ve Cezayir'in merkezden uzak bulunması yüzünden îcap eden yardımı yapamadı, Cezayir Osmanlı Devleti'nin elinden çıkmış oldu. Cezayirliler 1847 yılına kadar Fransızlarla pek kanlı mücâdelelere giriştiler. Cezayirlilerin başında meşhur mücâhid Abdülkâdir vardı. Fransızların Cezayir'de yerleşmesi çok zor ve kanlı oldu. Askerî kuvvetlerinin üstünlüğüne rağmen, burada ancak zahirî bir hâkimiyet te'sîs edebildiler. Abdülkâdir'in vefatından sonra Cezayirliler Fransa'ya karşı mücâdelelerine devam ettiler. Fransızlar, büyük katliamlar yaptı, 1871 senesinde yüz bin müslümanı katlettiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder