Tevbe etmek, İslâm dîninde emredilen şeylerin en mü-himlerindendir. Tevbe edenleri Ailâhü TeâVnın sevdiğini "... Muhakkak Allâhü Teâlâ çok tevbe edenleri sever ve çok temizlenenleri de sever." mealindeki âyet-i kerîme gösteriyor. (Bakara Sûresi, âyet 222)
Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki, "Bir kul günâhından tevbe etse, Allâhü Teâlâ onu sever, melekler sevinir. Malını kaybeden kimse malını bulunca, çocuğu olmayan kimsenin çocuğu olunca, çölde giderken susamış kimse suya kavuşunca ne kadar sevinirse, bir kimse tevbe edince melekler bundan daha çok sevinir."
Tevbe ile beraber hak sahiplerinin haklarını vermek, gıybet ettiği kimseden özür dilemek, af istemek, helâlleşmek, kazaya kalmış farzları yerine getirmek ayrıca vâcibdir. Zîrâ hasımları kendisinden razı olmayan kimsenin tevbesi makbul olmaz. Hasımları razı olunca, tevbesi, orucu ve namazı makbul olur.
Bir dirhem gümüşü sahibine vermek, bin yıllık (nafile) ibâdetten üstündür, bir haram dâneyi sahibine vermek, yetmiş (nafile) hacdan iyidir.
Ehl-i Sünnet mezhebinde, her günahtan tevbe etmek vâcibdir. Çünkü Allâhü Teâlâ (meâlen) "...Ey mü'mlnler, hepiniz Allah'a tevbe ediniz ki felah bulabileslnlz." (Nur Sûresi, âyet 31) buyurdu. Diğer bir âyet-i kerîmede "Ey îmân edenler, Allâhü TeâlâVa samimî bir tevbe İle tevbe ediniz!.." (Tahrim Sûresi âyet 8) buyurdu. Bir hadîs-i şerîfte "Ey İnsanlar, Allâhü Teâlâ'ya tevbe ediniz. Ben günde yüz kere tevbe ederim.” buyuruldu.
Bir daha günâh işlersem tevbem bozulur korkusuyla tevbe etmekten çekinmek, günaha devam etmektir.
Tevbe ettim' demek, tevbe değildir. Zîrâ tevbenln şartı:
O anda günâhı terk etmek,
Günâhı işlediği için Allâhü Teâlâ'dan korkup pişman olmak,
Bir daha yapmamağa azmetmektir.
Şartları gözetilerek yapılan tevbeyi, Allâhü Teâlâ'nın kerem ve ihsan edip kabul edeceği icmâ'-ı ümmet ile sabittir. (Birgivi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder