"İBRAHİM (A.S.) NE YAHÛDÎ, NE DE HIRİSTİYAN İDİ"
Allâhü Teâlâ, Bakara Sûresi'nin yüz yirmi dördüncü âyet-i celîlesinde İbrâhîm (a.s.)'a hitaben -meâlen- "Ben seni bütün İnsanlara İmâm edeceğim" buyurmuştur. İbrâhîm aley-hisselâmdan sonra, her dînin mensupları Hz. İbrahim'i çocuklarına övmekten geri kalmazlar. Yasdîk ve duâ ederfer. Dünyada her peygambere bir insan topluluğu inanmıştır. Nitekim Hz. Musa'ya Yahûdîler inanmıştır. Hıristiyanlar Hz. İsa'ya inanmaktadırlar. Yahûdîler, ısâ (a.s.)'a inanmış değildir. Muhammed Mustafa (s.a.v.)'e ne Hıristiyanlar, ne Ya-hudiler inanmadıkları halde "Bizim dinimiz İbrahim dinidir" davasındadırlar. İbrâhîm (a.s.) onlardan bîzardır.
Nitekim Allâhü Teâlâ, Kur'ân-ı Kerîm'inde (meâlen) şöyle buyurur: "İbrâhîm, ne Yahûdî idi, ne de Hıristiyan İdi. Dosdoğru, hâlis mtjslümândı ve müşriklerden değildi. Doğrusu insanların İbrahim'e en yakını her halde onun izince gidenler ve şu peygambere (Muhammed Mustafâ'ya) îmân edenlerdir. Allah da müminlerin velîsidir. Ehl-i kitâbdan bir taife arzu etti ki sizi şaşırtsalar, halbuki sırf kendilerini şaşırtıyorlar da farkına varmıyorlar. Ey ehl-i kitâb! Niçin Allah'ın âyetlerine küfrediyorsunuz? Halbuki görüp duruyorsunuz. Ey ehl-i kitab! Niçin hakkı bâtılla karıştırıyorsunuz da hakkı gizliyorsunuz? Halbuki bilip duruyorsunuz." (ÂN İmrân Sûresi, âyet 67-71)
Bu âyet-i kerîmeler, Yahudilerin Ashâb-ı Kirâm'dan Muâz bin Cebel, Huzeyfe bin Yemân ve Ammâr bin Yâsir (r.an-hüm)ü kendi dinlerine davet etmeleri üzerine nazil olmuştur.
Gerçekten zamanımıza kadar Yahûdî ve Hristiyanlar, birçok teşkilât vücuda getirmiş; birtakım saf müslümanları saptırmaya çalışarak kendi dinlerine açıkça veya gizli olarak davet etmişlerdir. Bunların gayeleri insanlığın hakikî bir dîne sahip olması değildir. Bütün insanları tamamen kendilerine bağlayarak, siyâsî, iktisadî emellerini geliştirmektir. Müslümanları, muazzam, kutsî dinlerinden mahrum bırakarak dağılmaya sevk eylemektir. Fakat Allâhü Teâlâ buna müsâade etmeyecektir. İslâm nuru, o İlâhî nur kıyamete kadar her yerde parlayıp duracaktır. Bizim vazifemiz ise dost ile düşmanı tanımak, birtakım aldatıcıların medeniyet, terakki adıyla yapılan yaldızlı, aldatıcı sözlerine kıymet vermemektir. Onların kötü emellerini anlamak, şeklen doğru görünmelerine aldanmamaktır. |
FIKRA
Hoca güzel bir turnayı kızartıp tepsiye koyar ve Timur'a götürmek üzere yola koyulur. Ancak tepsiden gelen mis gibi kokular Hoca'nın ağzını sulandırır. Bir ağacın altına oturup turnanın bir budunu koparır yer. Timur, Hoca'nın getirdiği turnanın tek ayaklı olduğunu anlayınca: “Bu turnanın bir budu nerede Hoca?..” diye sorar. Hoca hemen yanıtlar: “Bizim köyün turnaları tek bacaklı olur da...” Timur inanmaz, gözüyle görmek ister. Kalkıp Hoca ile birlikte göl kenarına giderler. Gölde turnalar tek ayakları üzerinde durduklarından Hoca keyifli keyifli söylenir: “İşte devletlüm gözünüzle görünüz...” Timur, Hoca'ya döner: “Al şu oku at, birini vur...” emrini verir. Hoca çaresizlik içinde ok atar. Turnalar birden öteki ayaklarını da çıkarıp kaçmaya başlarlar. Timur: “Gördün mü Hoca, hepsi de iki ayaklıymış...” Hoca lafın altında kalır mı: “Aman Sultanım, siz de sıkıyı görseniz iki ayağınızla kaçmaz mısınız?..” |
GÜNÜN SÖZÜ
Bende 1 yumurta var, sende 1 yumurta var. Ben sana 1 yumurta versem, sen bana bir yumurta versen, bende 1 yumurta sende 1 yumurta olur.Bende 1 bilgi var, sende 1 bilgi var. Ben sana 1 bilgi versem, sen bana 1 bilgi versen, bende 2 bilgi, sende de 2 bilgi olur.
Konfüçyüs |
YEMEK MENÜSÜ
· Kıymalı karnabahar
· Spagetti makarna
· Üzüm |
ÇOCUĞUNUZA İSİM
Erkek: YETKİNER: (Tür.) Er. - Olgun, kişilikli bilge.
Kız: YEKDANE: (Fars.) Ka. 1. Eşi benzeri olmayan, tek. 2. Bir çeşit gerdanlık. |
Tebrikler, bloğunuz çok güzel çok beğendim.
YanıtlaSilSaygılar.