ABDESTİN FAZİLETİ
Ebû Hureyre'den (r.a.) nakledilmiştir: Bir gün Resûlullâh (s.a.v.) kabristana geldiler ve "es-Selâmü aley-küm dâre kavmin mü'minîn ve innâ inşâallâhü biküm lâhikûn" diye selâm verdi ve "Kardeşlerimizi görmeyi ne kadar da çok arzu ederdim." buyurdular. Ashâb-ı kiram:
"Biz senin kardeşlerin değil miyiz, yâ Resûlallah?" dediler. Resûlullâh (s.a.v.):
"Sizler benim ashâbımsınız. Kardeşlerimiz ise henüz (dünyâya) gelmeyenlerdir." buyurdular. Ashâb-ı kiram:
"Ümmetinizden henüz (dünyâya) gelmeyenleri nasıl tanıyacaksınız ey Allah'ın resulü?" dediler. Resûlullâh (s.a.v.):
"Düşünün ki bir adamın, ayakları ve yüzü beyaz olan atları var. O bu atları hepsi simsiyah olan atlar içinde tanımaz mı?" buyurdu. Ashâb-ı Kiram:
"Evet, tanır yâ Resûlallah!" dediler. Resûlullâh (s.a.v.):
"İşte onlar da abdestten dolayı böyle abdest azaları beyaz oldukları halde gelecekler. Ben onlardan önce havuzumun başına varacağım. Dikkat edin, birtakım kimseler kayıp develerin kovulduğu gibi benim havuzumun başından kovulacaklar. Ben onlara: 'Gelin', diye sesleneceğim. Bunun üzerine bana, "Onlar senden sonra (dinde) değişiklik yaptılar." denilecek. Ben de (Öyleyse) uzak olsunlar! Uzak olsunlar, diyeceğim." buyurdular.
GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ HAYALİ CİHAN DEĞER
1872'de İstanbul'a gelip incelemelerde bulunmuş olan Fransız yazar Paul Eudel, 1885'de neşredilen makalesinde:
"İnsana heyecan veren ulvî bir âdet gereğince camiler, seyâhata çıkacak kimselerin her türlü ticarî senetleri ve hisse senedleriyle kıymetli eşyalarını emânet olarak bırakmalarına her zaman açık bulunur. En eski devirlerden beri hiçbir zaman bu emânetlerden herhangi bir şey çalınmış olduğu görülmemiştir. Bizim memleketler de hırsızların bu kadar insaflı davranacaklarını söyle yemem!" demiştir. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder