Bİ'R-İ MAÛNE VAKASI
Uhud harbinden dört ay sonra hicretin dördüncü senesinin safer ayında M. 625'de Necid büyüklerinden Ebu Berâ Âmir, Peygamberimiz (s.a.v.)'e gelerek "Necıdlı erin yanına ashabından birilerini gönderip dîne davet etsen umarım ki icabet ederler." tarzında hayırlı bir teklifte ve elçileri himayesine alacağı taahhüdünde bulundu. Resu-luHâh (s a.v.), Ashâb-ı Kirâm'dan yetmiş kadar hafızı, Mun-zir bin Amr el-Hazrecî (r.a.) riyasetinde gönderdiler.
Bu zâtlar, Kur'ân'ın ezberlenme ye öğretilmesi ile meş-qul olup gecelerini namaz ile geçirdikten sonra sabaha karsı tatlı su tedârik edip mü'minlerin annelerinin (r anhun-ne) hücrelerine bırakır odun toplamaya çıkarlar. Odunları çarşıda sattıktan sonra bedeliyle Ashâb-ı Suffe'nın iaşesini temin ederlerdi. Onlar, nübüvvet feyzinden nurlanmış, mübarek, âbid, sâlih gençlerdi.
Mekke ile Usfan arasında bulunan Maûne kuyusunun başına vardıklarında, Âmir bin Tufeyl, birkaç kışı ile yollarını kesti. Haram bin Mihlâm yanlarına vararak; Bizim sizlerle hiçbir işimiz yok. Biz, Resûlullâh'ın elçileriyiz. Onun mektubunu ulaştırmak ve peygamberliğini tebliğ «Çin bize yol vermez misiniz?" dedi. Onu arkasından mızrakladılar. Benî Süleym'den; Ri'l, Zekvân ve Usayye kabilelerinden aelenlerle, onları dört taraftan sardılar. Ashab, şehadetten başka yol olmadığını görünce Allâhü Teâlâ'ya niyaz ile; "Ya Rab! Selâmımızı Resûlü'ne tebliğ et. Bizim tarafımızdan Peygamberimizi haber ver ki, biz sana kavuştuk, senden razı olduk, sen de bizden razı oldun." diye dua ettiler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), aynı gece hâdiseden ha: berdâr olmuşlar ve ertesi sabah hutbede Allah'a hamd u sena ettikten sonra; 'Kardeşleriniz müşriklerle karşı aşıp şehîd düştüler, işte ben onların Allahu Teala'dan, Allahu Azîmü'ş-şân'ın da onlardan razı olduğunu haber vermek için onlar tarafından size resulüm" diyerek elim haberi bildirdiler.
Resûlullâh (s.a.v.), hiçbir felâket üzerine bu kadar müteessir olmamışlardır. Zîrâ bu sahâbîler harp için degıl sâdece Resûlullâh'ın peygamberliğinin bildirilmesi, Kur'ân-ı Kerîm'in öğretilmesi için gönderilmişlerdi.
|
FIKRA
Papa son Amerika gezisinde New Jersey'in Garden State Parkway'inden aşağı koskoca limuzine kurulmuş, geçiyormuş. Mevsim sonbahar... Manzara çok hoşuna gitmiş. Şoförüne "Yahu pek çok uzun bir zamandır araba kullanmadım. Papazken kullanırdım. Çok özledim araba kullanmayı... Çaktırmadan bir yerde dur da yer değişelim" demiş. Öyle yapmışlar. Uzun zamandır araba kullanmayan Papa yol boş diye bastırmıs. İleride bir yerde trafiğe yakalanmışlar. Trafik polisi şoför kapısına yanaşmış, Papa da renkli camı açınca, polis beyaz giysiler içindeki Papa'yı görünce irkilmiş; hiçbir şey söylemeden arabasına koşmuş. Hemen telsizle merkezi aramış. Baltayı taşa vurmak istemiyormuş adam. Merkeze "Ben otoyolda birini durdurdum. Çok ama çok önemli biri olsa gerek ama mevzuatı bilmediğimden ne yapacağımı bilmiyorum." deyince, merkez "Durdurduğun kişi belediye başkanı filan mı?" diye sormuş. Polis "Yok yok, daha yüksek" demiş. Bunun üzerine merkez sormuş: "Yoksa senatör mu?" Polis "Yok canım daha yüksek" deyince merkez "Yoksa New Jersey valisini mi durdurdun?" deyince polis "Yok canım yüksek... daha yüksek" diye heyecanla haykırmış. Merkez "Ulan dangalak! Koskoca Clinton'u limuzindeki bayrağı tanımadan durdurdun herhalde" deyince polisin tepesi atmış: "Clinton olsa öpüp de başıma koyacağım, bu kişi öyle önemli biri ki, şoförlüğünü Papa yapıyor, Papa!.." |
MANİ
Bileğindeki saatin,
Ben verdim parasını,
Benden ayrı sevenin,
Yakarım çırasını. |
KARİKATÜR
|
BİLMECE
Yılanın dişi olup olmadığını nasıl anlarsın ?
Cevabı Yarın.
Dünkü Cevap: Fotoğraf makinesi
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder