SELMÂNÜ'L- HAYR (R.A.) HAZRETLERİNDEN
Selmân-ı Fârisî (r.a.) buyurdular:
• "Üç şeye çok gülmüşümdür: Ölüm kendisini istediği hâlde dünyâyı arzulayana, kendi gaflette olup, gaflet içerisinde hesaba çekilecek olan kişiye ve Rabb'ini gadablandırdığını veya razı ettiğini bilmeden kahkaha ile gülene.
Üç şeye de çok ağlamışımdır: Resûlullâh (s.a.v.) ve ashabından ayrı kaldığıma, kabirden kalktığım zamanki korkulu hâle ve cennete ya da cehenneme gideceğimi bilmeden Rabb'imin huzurunda beklemeğe."
• "Mü'min, yanında doktoru olan hastaya benzer. Doktoru onun hastalığını da, ilacını da bilir. Hasta, kendisine zararlı olan bir şey arzu ederse doktor ona mâni olur ve "Buna yaklaşırsan helak (mahv) olursun!" der. Ona dâima engel olmaya çalışır. Mü'min de böyledir. O da birçok (zararlı) şeyi arzular ama ölünceye kadar Allâhü Teâlâ ona mâni olur ve mü'min cennete girer."
• "Allâhü Teâlâ, mü'min kulunu bir sıkıntıya uğratıp, sonra ona afiyet verince, bu, o kulun geçmiş günahları için keffâret olur. Allâhü Teâlâ, fâcir (yani mü'min olmayan) bir kulunu bir sıkıntıya düşürüp, sonra ona afiyet verirse, bu kişi, sahibi tarafından önce bağlanan, sonra da salıverilen bir deve gibidir. Çünkü deve, kendisini niçin bağladıklarını ve salıverdiklerini bilemez."
• "Kalb ile cesedin hâli, âmâ (kör) ile topalın hâli gibi dir. Topal: 'Bir meyve görüyorum, ama uzanıp da alamı yorum, beni sırtına al ki onu alayım.' der. Bunun üzerine kör onu sırtına yüklenir. O da, meyveyi koparıp alır. Hem kendisi yer, hem de âmâya yedirir."
BEYİT:
Cihan bağında ey âkil, budur makbûl-i ins ü cin Ne'kimse senden incinsin, ne sen bir kimseden incin. Yâni: İnsanların ve cinlerin makbulü, beğenip takdir ettiği olmak için; ne kimseyi incit ne de kimseden incin. -
|