ALLAH VE RESULÜ UĞRUNDA
Her kim Allah ve resulü uğrunda (dini için, ilim öğrenmek için) hicret niyeti ile evinden çıkar da sonra maksadına varmadan ölüm kendisine yetişirse onun mükafatı Allâhü Teâlâ üzerinedir. Niyet ettiği amelini tamamlamış gibi mükâfatını tam olarak alır.
Bu sebeple bu hususta 'Yerimden ayrılırsam maksada ya varırım ya da ulaşamam, dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olmayayım' diye düşünmemelidir. Allâhü Teâlâ için hareket eden, hasbelkader yarı yolda da kalsa yine sevaba tam olarak alacağını bilmelidir.
Cündüb b. Damre (r.a.), Mekke'den hicret edip Medine'ye gelirken Ten'im isimli yere vardığında vefat edeceğini hissetmiş ve sağ elini sol elinin üzerine koyarak "Allah'ım! Şu senin, şu da Resulünün (eli), Resulün sana ne ile bîat ettiyse ben de öyle bîat ediyorum" demiş ve ruhunu teslim etmişti.
Bu haber Resûlullâh'ın (s.a.v.) ashabına ulaşınca "Medine'de vefat etseydi mükâfatı daha tamam olurdu." demişlerdi. Bunun üzerine "Her kim Allah yolunda hicret ederse yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik te bulur ve her kim Allah'a ve peygambere hicret niyetiyle evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse muhakkak ki onun ecri Allah'a aittir, Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir" (Nisa Sûresi, âyet 100) mealindeki âyet-i kerîme nazil oldu.
Âyet-i kerîme, ilim talebesi, hac veya cihad ya da bunlar gibi Allah rızâsı için olan her hicretin Allah'a ve Resûlü'ne hicret olduğunu beyan etmektedir.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder