KUR ÂN-I KERÎMDEKİ KISSALAR
Kur'ân-ı Kerîm'de bâzı peygamberlerin (aleyhimüs-selâm) hayâtlarına, geçmiş ümmetlerin hallerine dâir bir kısım malûmat verilmiştir. Peygamberlerin gönderilme-sindeki hikmet ve netîcelerine dâir pek mühim hakîkat-leri îzah eden bu kıssalar, ibret gözüyle okunduğu zaman bunlardan alınacak olan ibret dersleri, kütüphaneler dolusu târih kitabları okunup tetkik edilecek olsa elde edilemeyecek kadar yüksektir.
Kur*ân-ı Kerîm'in nüzulünden evvel; bu kıssalardaki hakîkatler, dillerde ve kitablarda tahrif edilmiş idi. Kur'ân-ı Kerîm, bu kıssaları ne kadar güzel tebliğ ve ne ciddî bir surette beyan ve tasvir etmiştir.
Meselâ Kur'ân-ı Kerîm; Nuh Tûfânı'na, Zülkarneyn aleyhisselama, Sebe' melikesine, Ashâb-ı Kehfe dâir bize bâzı malûmat veriyor. Bunlar büyük hâdiselerdir ve hiç biri imkânsız değildir. Kur'ân-ı Kerîm'in bu bildirdiklerine şüphe ile bakmak bir cehalettir ve bu gibi isnatlarda bulunanları: "Ona ne önünden ve ne de ardından bâtıl bir şey gelemez. O hikmet sahibi, çok övülen Allâh'dan indirilmiştir." (Fussilet Sûresi, âyet 42) mealindeki âyet-i kerimesi tekzip etmektedir.
O halde bize lâyık olan; bunlardan kavimlerin hayât tarzları ve niçin helak edildiklerinin sebeplerini ve ibret almanın yolunu öğrenmektir. Görülecektir ki bütün helak olmaların sebebi, Allah'ın emrini dinlememek ve rehber olarak gönderdiği; peygamberlerin kıymetini bilmemek ve binaenaleyh nimetlere şükran yerine küfran-dır, nankörlüktür.
İslâm Dîni, sağlam ve mesûd bir içtimaî müessesenin asıl ve esasını teşkil eden ilâhî bir kânundur. İnsanları belâ tufanından kurtaracak olan kurtuluş gemisi İslâm'dan başkasıyla inşâ edilemez.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder