NASIL MÜSLÜMAN OLDU?
Abbasî halifesi Me'mûn'un halkı huzuruna kabul ettiği günlerin birinde, kılık kıyafeti düzgün bir Yahûdî, halkın arasına karışarak gelip, meclise girdi. Söz söyledi; güzel ve düzgün konuştu.
Meclis dağıldıktan sonra, Me'mûn onu huzuruna getirtti ve "Yahûdî misin?" dedi. Adam "Evet..." deyince, Me'mûn ona çok şey vaad etti ve: "Müslüman olursan sana çok ihsan ederim" dedi. Adam "Atalarımın dinini terk etmem" dedi.
Sonraki sene yine bir arz günü aynı adam müslüman olarak meclise geldi. Fıkha dâir konuştu ve pek güzel şeyler söyledi.
Halk dağıldıktan sonra sultan onu çağırttı ve "Biz seninle daha evvel görüşmüş idik. Sen o vakit yahûdi idin. Nasıl müslüman oldun?" diye sordu.
Adam: "Senin yanından çıktığımda bu dînleri araştırmak istedim. Yazım pek güzeldir. Kimisi eksik kimisi fazla üç nüsha Tevrat yazdım ve havraya götürüp onlara sattım. Sonra kimisi noksan kimisi fazla üç nüsha İncil yazdım ve kiliseye götürdüm. Onlar da satın aldılar. Sonra üç nüsha Kur'ân-ı Kerîm yazdım ve sahhâflara götürdüm. Onlar noksan ve ziyâdeliklerini gördüler ve onu almayıp imha ettiler. Anladım ki bu mukaddes kitap muhafaza olunmaktadır. Bu sebepten müslüman oldum." dedi.
Yahya bin Eksem (r.h.), bu hâdiseyi Süfyân bin Uyey-ne'ye (r.h.) anlatınca o; "Bunun haberi Kur'ân-ı Kerîm'de şöyledir." dedi. "Nisa sûresi'nin 44. âyet-i celîlesinde Incîl ve Tevrat'ın muhafazası o dînin âlimlerine havale kılındığı, onların bunu zayi ettikleri beyan buyuruldu. Halbuki bizim kitabımızın muhafazasını, 'Şüphe yok, o zikri; (Kur'ân-ı Kerîm'i) biz indirdik, biz. Her halde biz onu muhafaza da edeceğiz' mealindeki (Hıcr-9.) âyet-i celîle ile Allâhü Teâlâ bizzat üzerine almıştır ki o asla zayi olmaz." buyurdu.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder