KİM SABREDEN VE ŞÜKREDEN YAZILIR
"Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz buyurdu:
"İki haslet kendisinde olan kimseyi Allâhü Teâlâ şükreden ve sabreden (diye) yazar. Bu iki haslet kendisinde olmayan kimseyi de şükreden ve sabreden yazmaz:
Dînî hususlarda (sâlih amellerde) kendinden yukarıda olanlara bakıp onlara uyan ile dünya işlerinde kendisinden aşağıdakine bakıp da kendisini onun üzerine faziletli kılan Allâhü Teâlâ'ya hamd eden kimseyi nimetlere şükreden ve belâlara sabreden yazar.
Kim de dînî hususlarda kendisinden aşağıda olanlara bakar (da kibirlenir), dünya işlerinde de kendisinden yukarıda olanlara bakar ve onda olanlar kendisinde olmadığı için üzülürse Allâhü Teâlâ o kimseyi şükreden ve sabreden yazmaz."
Belâya uğramış birini gören kimse Elhamdü lillâhil-lezî âfânî mimmebtelâke bihî ve faddalenî alâ kesîrin m i m men haleka tefdîlâ' derse ne olursa olsun ona, bu belâdan afiyet verilir." (Mânâsı: Seni mübtela kıldığı beladan bana afiyet veren ve beni yarattıklarının birçoğundan faziletli kılan Allah'a hamdolsun).
İNSAN NE ZAMAN ÂLİM OLUR?
Bir gün İmam Şafiî Hazretlerine;
"İnsan ne vakit âlim olur?" diye sordular.
'Bir ilmi öğrendikçe kusurunu daha ziyâde anladığı vakit olur.' cevâbını verdiler.
Bazı sözlerinden:
Ömrümde ne doğru ne de yalan yere yemin ettim.
İlim öğrenmek nafile namaz kılmakdan efdâldir.
İlim, tahsili edilip hafızada duran meseleler ilim değildir. İlim menfaat (fayda) verendir.
Sâdık dost, arkadaşının ayıbını görünce ona gizlice hatırlatır, ortaya çıkarıp yaymaz. Arkadaşının ayıbını gizlice söylersen kendisine nasihat etmiş olursun, alenen söyler isen ayıbını îlân etmiş olursun. (Rahmetullahi aleyh)
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder