|
|
|
|
Bugün 9 Aralık 2010 3 Muharrem 1432 T.Sani: 26 Kasım 32 Kudus'ün İngilizler tarafından işgali (1917) |
HADİS-İ ŞERİF
İpek ve İbrişim (floş,lepiska) elbise giymeyin. Altın ve gümüş kaplardan su içmeyin, onlarda yemek yemeyin. Zira bu iki şey dünyada onlar (kafirler), ahirette ise sizin içindir. Ravi: Buhari, Et'ime 28 |
|
BİR MUCİZE - BİR KERAMET
Şam-Halep Atabeği Sultân Nûreddin Mahmud Zengi (1146-1174) bir gece teheccüd namazı kıldıktan sonra rüyasında Resûlullâh Efendimiz'i (s.a.v) gördü. Peygamber Efendimiz, ona iki esmer adamı gösterip: "Bunların îcâbınabak." buyurdu. İki kere uyandı, abdest alıp uyudu. Bu hâl üç kere tekrar edince, rüyanın sahîh olduğunu anladı Kendi gibi sâlih olan vezirini çağırdı. Sultan ve vezir, yirmi yiğit atlı ve çok altın ile geceleyin Şam'dan Medine'ye aittiler Resûlullah'ın Mescidinde namaz kıldıktan sonra vezir, "Sultân, Resûlullah'ın mübarek Ravzasını ziyarete ve bütün Medine halkına sadaka vermeğe geldi. Şehirde ne kadar insan varsa, yazılıp birer birer gelsin, sultanın elinden sadaka alsın." dedi. Bütün halk gelip aldı. Rüyada gördüğü kimseleri bunların arasında bulamadı. Sadaka almamış kimse var mı, bakın diye defalarca haber verüdi. Nihayet "İki Mağribli kaldı. Onlar hep ibadette olup arada bir sadaka verirler ve mübarek zâtların kabirlerini ziyaret için çıkarlar." denildi.
Hemen onları getirtti. Onların rüyada gördüğü kimseler olduklarını görünce, sevindi. "Kimsiniz." buyurdu Mag-ribliyiz hacca geldik, bu yıl burada müsâfir olduk, demeleri'üzerine kaldıkları hücreyi tekrar tekrar araştırdı ve bir hasırın altında Resûlullah'ın mübarek kabr-ı saadetlerine yakın yere kadar kazılmış bir tünel bulundu. Bu ıkı herife çok sopa vurup konuşturunca, "Biz, Rûm kafırlerın-deniz, kralımız bize çok para verip, Mağribîler kıyafetine girip sizin peygamberinizi yeraltından bir yol kazarak alıp Rûm diyarına götürmemizi emretti. Biz de kimse anlamasın diye, her gece küçük bir torba dolusu toprak kazıp sabahleyin ziyaret bahanesiyle şehrin dışına gidip, tenhâ bir yere dökerdik." dediler. Sultân bunları idam etti. Bu saâdetli hizmet kendine nasip olduğu için çok sevindi, îmânı kuvvetlendi, çok çok ağladı.
Sonra Mahmûd, Ravza-i Mutahhara'nın etrafını duyar yapmak üzere kazınca su çıktı. Daha derin kazdırdı. Çok bakır eritip, temele döküldü. Zülkarneyn seddı gibi madenden yekpare bir hisar oldu.
|
FIKRA
Yahudi, hristiyan ve müslüman kimin daha dindar olduguna dair tartışıyorlarmış. “Çölde devemin üzerinde gidiyordum...” demiş müslüman,”... aniden, çok büyük bir kum fırtınası koptu. Devemin yanına uzandım, deveyle birlikte kumlara gömüldükçe, gerçekten sonumun geldiğini düşündüm. Ama, Allaha inancımı yitirmedim. Dua ettim ve aniden etrafımdaki on millik alanda fırtına durdu ve ben köyüme dönebildim.” Hristiyan, “Bir gün okyanusta küçük bir kayıkta balık tutarken, dev bir fırtına koptu. Gerçekten sonumun geldiğini sandım. Tanrıya dua ettim, dua ettim ve sonra etrafımdaki on millik alanda fırtına dindi, ben karaya çıkabildim.” Yahudi anlatmaya başlamış. “New York’ta yerde siyah bir çanta gördüm. Çantanın içine bakınca parayla dolu olduğunu gördüm. Cumartesi günü olduğundan ve bizim bu kutsal günümüzde paraya el sürmemiz yasak olduğu için, gerçekten sonumun geldiğini düşündüm. Ama, inancımı yitirmedim. Dua ettim, dua ettim ve aniden, etrafımdaki on millik alanda gün çarşamba oldu!..” |
GÜNÜN SÖZÜ
Açlık, dünyanın en güzel salçasıdır. CERVANTES |
YEMEK MENÜSÜ
· SEBZELİ PİLİÇ
· FIRIN MAKARNA
· M.SALATA
· MEYVE |
ÇOCUĞUNUZA İSİM
Erkek: ŞENYURT: (f.t.i.) Er. - Neşeli, mutlu insanların yurdu; ülkesinde yaşayan.
Kız: ŞETARET: (Ar.) Ka. - Neşe, sevinç, şenlik. |
MANİ
Yâr biracık gülüver Diken değil gülü ver Bülbüle gül gerektir Sen gülüm ol, gülüver |
KARİKATÜR
|
BİLMECE
Başkalarına verdiğimiz halde bizim tuttuğumuz şey nedir?
Cevabı Yarın.
Dünkü Cevap: (Sözlükte) |
|
|
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder