"ALLAH ÇOK TEVBE EDENLERİ SEVER"
Allâhü Teâlâ buyuruyor ki: "Ey îmân edenler! Allah'a nasûh (gayet ciddî, samîmî) bir tevbe ile tevbe edin. Umulur ki Rabb'iniz kabahatlerinizi örter de sizleri altından ırmaklar akan cennetlere koyar..." (Tâhrim sûresi, 8. âyet)
Tevbe, dinin çirkin gördüğü ve yasakladığı şeyleri terk etmek, övdüğü ve izin verdiği şeylere dönmektir. Günahlar ve isyanlar, helak eder, Allah'tan ve cennetlerinden uzaklaştırır. Onları terk etmek de Allah'a ve cennetlerine yaklaştırır.
Nasûh tevbe: Bir kulun, işlediği günahlardan -sırf Allah'ın rızâsına aykırı olduğu için- pişmanlık duyarak vazgeçmesi, bir daha yapmamağa azmetmesi ve nefsini buna alıştırıp günaha dönmemeye karar vermesidir. (
Muâz b. Cebel (r.a.) Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) "Yâ Resûlallâh, Nasûh Tevbe nasıl olur?" diye sordu. Resulü Ekrem (s.a.v.) Efendimiz de şöyle buyurdular: "Kul, yapmış olduğu günaha öyle pişman olmalı ve Allah'a öyle tevbe etmelidir ki, süt nasıl memeye geri dönmezse o da, o günaha bir daha dönmemelidir."
Allahü Teâlâ, günahlarından tevbe eden ve zâtından uzaklaştırıcı günahlardan temizlenen kullarını sever. Bakara Sûresi'nin 222. âyetinde -meâlen- "Şüphe yok ki Allah hasbelbeşeriye vâki olacak kusurlardan dolayı çok çok teybe edenleri sever ve tertemiz olmağa çalışanları, fuhşiyâttan ve pislikten sıyrılıp pampâk olanları sever." buyurulmuştur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de şöyle buyurmuşlardır: Allâhü Teâlâ mü'min kulunun tevbesine; ölüm korkusu olan çorak bir yerde yiyeceği ve içeceği devesinin üzerindeyken uyuyan, uyandığında deveyi gitmiş bulan ve onu aramağa giden, nihayet susayan, sonra 'Yerime döneyim de ölünceye kadar yatayım.' diyen ve başını ölmek için dirseğinin üzerine koyan, sonra uyandığında devesini, üzerindeki azığı, yiyeceği ve içeceği ile yanında bulan bir adamdan; evet, Allâhü Teâlâ mü'min kulunun tevbesine bu adamın devesi ile azığına (kavuştuğuna) sevinmesinden daha çok sevinir.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder