NİZÂMÜLMÜLK (BÜYÜK SELÇUKLU VEZİRİ)
Nizâmülmülk, âlim, dindar, cömert, âdil ve yumuşak huylu, suçluları çok bağışlayan, az konuşan bir kimse idi. Meclisi âlim ve sâlih insanlarla dolup taşardı. Âlimlere çok saygılı idi. Ebulkâsım Kuşeyrî ile İmâm Ebulmeâlî Cüveynî gelince ayağa kalkar ve sonra tekrar oturur idi. Fakat Silsile-i Sâdât'tan Ebû Alî Fârimedî (k.s.) gelince ayağa kalkar, onu kendi makamına oturtur, kendisi de onun önüne otururdu. Nizamiye Medresesi'ni sırf İmâm-ı Gazâlî (r.h.)'ın ilim öğretmesi için yaptırmıştı. Selçuklu Sultânı Alparslan'ın oğlu Melikşâh, bütün devlet işlerini vezîri Nizâmülmülk'e havale edip ona Atabek unvanını vermişti.
Fakîr ve kimsesiz bir kadın, vezîr Nizâmülmülk'ten bir müşkilinin halledilmesi için yardım istedi. Nizâmülmülk de durup onunla konuşmaya başladı. Bunun üzerine vezîrin hâ-cib(mâbeynci)lerinden biri o kadını Nizâmülmülk'ün yanından uzaklaştırmak istedi. Vezîr, hâcibinin bu hâlini pek çirkin gördü ve "Muhakkak ben sana bu gibilere yardım edesin diye vazîfe verdim." diyerek onu hâciblikten uzaklaştırdı.
Sultân Melikşâh'ın etrafındaki bazı hasetçiler vezîr Nizâmülmülk hakkında ileri geri konuştular, hattâ "Sizin mülkünüzde ortak olduğunu söyler." dediler. Sultân, Nizâmülmülk'e "Eğer benim saltanatta şerîkim, mülkümde ortağım isen bunun da bir hükmü vardır. Eğer naibim (vekilim) ve benim emrimde isen onun îcâblarını yerine getir." dedi. Nizâmülmülk, ona şu cevâbı gönderdi: "Başındaki o sultanlık tacı bendeki divite bağlıdır. Bu ikisinin birlikte olması her şeyin dirliği ve saltanatının kıyamını temin eder. Bu divitin kapağını kapatırsam tacın kaybolur gider. Bir kapıyı kırmadan önce başına gelecekleri düşün."
Buna rağmen sultanın meclisinde vezîr aleyhine tedbîr alındı ve vezîr öldürüldü. Nizâmülmülk'ün vefatından otuz beş gün sonra Sultân Melikşâh öldü, devleti zayıfladı.
MISRA:
O mâhiler ki derya içredür deryâyi bilmezler. (Hayâli Beğ) Yâni: O balıklar deniz içinde olduğu hâlde denizi bilmezler.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder