İMÂM EBÛ YÛSUF HAZRETLERİ (R.H.)
İmâm-ı Azam Ebû Hanîfe Hazretleri'nin talebeleri arasında ilimde en yüksek olanıdır. Hanefî mezhebini yayan talebelerinin başında gelir. İsmi Yâkûb, babasının adı İbrahim'dir. Ebû Yûsuf künyesidir. M. 731 senesinde Kûfe'-de doğdu. M. 798 senesinde Bağdat'ta vefat etti.
Ebû Yûsuf Hazretleri fakir bir ailenin çocuğu idi. Babası da vefat edince yetim kaldı. İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe Hazretleri onun keskin zekâsını ye ilim öğrenmedeki kabiliyetini görünce derslere devam etmesi için fakir olan ailesinin geçimini de kendi üzerine aldı.
İmâm-ı A'zam'ın derslerine on yedi sene aralıksız devam edip İmâm-ı A'zam'ın "Bu genç hayatta iken ona muhalefet eden bulunmaz." iltifatına mazhar oldu. Ebû Yûsuf Hazretleri, hakkında âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf bulunmayan bir mesele ile karşılaştığında önce hocası İmâm-ı A'zam'ın (r.h.) içtihadına bakar, eğer bulamazsa hocasının koyduğu usûl üzere kıyas yapar ve kendi re'yi, içtihadı ile hareket eder, hüküm verirdi.
Abbasî halîfesi Mehdî, Ebû Yûsuf Hazretlerini kadılığa tâyin etti. Halîfe Hâdî ve Hârûn Reşîd zamanları dâhil on altı sene kadılık yaptı. Hârûn Reşîd zamanında "Kâdî Ku-dâti'd-Dünyâ" unvanı yani dünya kâdîların kâdîsı ile anıldı.
İlim ve irfanının bereketi zengin olmuş idi. Bir gün Hârûn Reşid "Bütün servetiniz ne kadardır?" diye sordular. "Bilmem, şimdilik yedi yüz katır var, hepsinin üzengisi altındır." dedi.
Bir gün Ebû Yûsuf Hazretleri binek üzerinde debdebe ile çarşıdan geçerken birisi Yâ imam! Siz, altın ve gümüş kullanmak caiz değildir.' buyuruyorsunuz. Halbuki atlarınızın nalı bile altın ve gümüştendir. Bu nasıl olur? dedi. Hz. İmam, "Biz bunları zevk ve kibir için kullanmayız. İnsanların dünyâ süslerine rağbetleri malumdur. Bizi böyle bir azametle gördükleri vakit, 'Bu bir ekmekçinin oğlu idi. Bu kadar servete ilim ve irfan sayesinde nail oldu.' desinler de ilim tahsiline çalışsınlar.' buyurdu.
Buyurdular ki: "Sen vücudunu ilim için feda etmeyince ilim sana bir şey vermez."
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder