"...VE HİKMET VERİLENE ÇOK BİR HAYIR VERİLMİŞTİR."*
Eyyûb Aleyhisselâma îmân ettikleri halde, hastalık ile imtihan edilmesi üzerine dinini bırakanlardan üç kişi, bir gün Eyyûb Aleyhisselâmın yanına gittiler, onu suçladılar, ağlattılar, onu kınamalarını uzatıp durdular. O sırada, oradaki bir Müslüman genç, "Siz ey olgunluk yaşındaki kişiler! Siz, onun ile uzun müddet yaptığınız sohbet ve arkadaşlıkta, kendisinin haktan başka bir şey yapmadığını bilmiyor musunuz?
Şunu iyi biliniz ki, Allah, sevdiği kullarını imtihan eder. Bu onların hayırlı olmalarındandır. Eyyûb (a.s.), sıhhatli iken, siz, ona kardeş olmuş değil miydiniz?
Hikmet ehlinin belâ sırasında üzüntülü olan kardeşini, kınaması, uğradığı beladan dolayı ayıplaması doğru olmaz. Fakat onunla birlikte ağlaması, onun için Allah'tan mağfiret dilemesi yakışır.
Allah'ın azamet ve celâlini düşününüz. Dillerinizi kesecek, kalplerinizi parçalayacak olan ölümü anmanız gerekmez mi?
Âciz ve dilsiz olmadıkları halde, rastgele konuşmaktan korkarak Allah için susan kullar bulunduğunu bilmiyor musunuz?
Halbuki onlar, Allah'ı ve Allah'ın âyetlerini bilen, ilim, akıl ve fesahat sahibi kişilerdir. Fakat onlar, Allâhü Teâlâ'nın azameti anıldığı zaman, kalpleri burkulur, dilleri tutulur, Allah'ın azamet ve heybetinden korkarak akılları başlarından gider, kendilerine geldikleri zaman, pâk amellerle Allâhü Teâlâ'ya doğru yarışırlar.
Onlar iyi ye sâlih kimseler oldukları halde, kendilerini zâlimlerle bir sayarlar.
Onlar; akıllı ve Allah'tan korkan kişiler oldukları halde, kendilerini kusurlu kişilerle bir tutarlar." dedi.
Eyyûb Aleyhisselâm, gencin bu sözlerini işitince, "Hikmet, yaştan, saç ağarmasından veya uzun tecrübeden değildir. Muhakkak Allâhü Teâlâ hikmeti, küçüklerin de, büyüklerin de kalbine rahmetiyle yerleştirir." buyurdu.
*Bakara sûresi 269. âyetinin mealinden.
|
FIKRA
Temel İngiltere'ye gidecekti. Onun için bir arkadaşından İngilizce hakkında bilgi istemişti. Arkadaşı Türkçe kelimelerin son hecesinin uzatılması halinde İngilizce olacağını söyledi. Temel uçağa bindi. On dakika sonra hostesi çağırmak için: "Hosteeees." O da ne hostes gelmişti. Temel İngilizce'yi sökmeye başladığını düşünüyordu. Havaalanından çıktı: "Taksiiiii." Vay be, taksi de durmuştu. Temel ağır ağır kendini kaptırdı: "Hoteeeeeeel." Otele gitti. Odasına çıktı, duş aldıktan sonra bara indi: "Viskiiiii." Daha sonra Londra sokaklarında dolaşmaya başladı. Parkta bir adam gördü:
- Merhabaaaaa, nasılsınıııız?
- İyiyiiiiim, sağoooooool!
- Türk müsünüüüüüz?
- Eveeeeet!..
- Kardeşim Türksün de, neden iki saattir İngilizce konuşuyorsun? |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder