İNGİLİZ CASUSUNUN İTİRAFLARI (2)
(Dünden devam) Ebû Hanîfe'yi hafife alır ve "Ben Ebû Hanîfe'den daha iyi biliyorum." derdi. Ayrıca, Buhârî kitabının yarısının bâtıl olduğunu iddia ederdi. Onunla çok yakın bir arkadaşlık kurdum. Daima onu övdüm. Hatta bir gün ona; "Sen Ömer ve Ali'den daha büyüksün. Peygamber şimdi hayatta olsaydı, onları değil seni halîfe tayin ederdi... Ben, İslâmın senin elin üzerinde yenilenmesini ve yükselmesini umuyorum. Islâmı cihâna yayacak biricik âlim sensin!.." dedim.
Kurân-ı kerîmi, eski âlimlere göre değil, kendi fikirlerimize göre tefsir etmeyi kararlaştırdık. Necdli Muhammed'in kadın istediğini biliyor ve ona bir kadın arıyordum. Bakanlığımız tarafından oradaki Müslüman gençleri ifsat etmek için gönderilen İngiliz kadınlarından birini Safiyye ismi ile önce bir haftalık nikâh yaptık. Ben dışardan, kadın içerden onu aldatmaya başladık. İçkinin haram olmadığına da inandırdık ve içirdik.
Hattâ, namazın farz olmadığını da iddia ederek onun inancına şüphe sokmaya çalıştım. Namazlarını aksatmaya başlamıştı. Necdli Muhammed'in omuzundan iman elbisesini yavaş yavaş indirmeye başladım.
Sünnîlik ve Şiiliğin haricinde, kendisine bir yol tutmasını telkin ettim. Onun yularını Safiyye sayesinde ele geçirdim.
Bana bakanlık sekreteri; "Biz İspanya'yı Müslümanlardan, içki ve kadın sayesinde aldık." demişti. Ne kadar da doğruymuş. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder