NASÎHAT: ..EMÂNETLERE RİÂYET
Emânet, eminlik,.doğruluk, davranışlarda doğru olmak ve başkasına âit bir şeyin geri verilmek üzere bir kimsenin yanında bulunması demektir. Bir şey korunmak için verilmiş olursa "vedîa"dır. Mükellef bir müslüman üzerine noksansız ve geciktirmeksizin yerine getirilmesi vâcib olan dînî vazîfeye de Allah'ın emaneti denir. Hayatımız, aklımız, namus ve haysiyetimiz de Allâhü Teâlâ'nın bize birer emânetidir. Bunlara güzelce riâyet etmek ise insanlar için yerine getirilmesi gereken bir vazîfedir.
Aslında insan, Allâhü Teâlâ'nın emânetini üzerinde taşıyan yegâne varlıktır. İşte insanlar gerek Allah'a ve gerek kullara karşı bu emânetleri iyi muhafaza ederlerse o nisbette kıymetlerini arttırmış olurlar.
İnsanların üzerinde üç kısım emânet vardır:
Birinci kısım, Cenâb-ı Hakk'a karşı olan emânetlerdir ki, bunlar Allah tarafından emr olunan şeyleri yerine getirmek, yasaklanan şeyleri bırakmak, terketmek suretiyle îfâ edilir. Allâhü Teâlâ'nın insana verdiği âzâ (organ)lar birer emânettir ve onların her birisinin bir va-zîfesi vardır.
İkinci kısım, insanlara karşı olan emânetlerdir ki, onlara âit borçları, emânetleri vermekle, onlara zarar vermemekle ve onların kusurlarını insanlar arasında yayma-makla ve âmirlerin halka karşı adaletle hareket etmeleri, âlimlerin de insanları güzelce irşada çalışıp onları bâtıla sevk etmemesiyle te'min edilir. Aynı şekilde karı ve kocanın birbirlerinin namuslarını sadâkatle koruması ve çocuklarını terbiye etmeğe çalışmaları da öyledir.
Üçüncü kısım da, insanların kendilerine karşı olan emânetleri(vazîfeler)dir:,
Her insanın din ve dünyâsı için en faydalı, en iyi olan şeyleri tercih etmesi ve şehveti, gazabı, dünyâ sevgisi gibi şeylerin de kendisini manevî zararlara sevk etmemesidir.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder