EHL-İ SÜNNETİN AMELDEKİ DÖRT MEZHEBİ
İslâm'da ibâdetlere, muamelelere, cezalara dâir dînî hükümleri bildiren ilme, "Fıkıh ilmi" adı verilmiştir. Dînî hükümleri delillerinden anlayıp çıkarmağa muktedir olan İslâm âlimlerine de "Fakîh" denir. Müctehidler ise fakîh-lerin en yüksek tabakasını teşkil ederler. Dünyânın her tarafındaki müslümanlar, İslâm'ın ilk asırlarından beri dînî hükümlerde dört müctehidden birine uymuşlardır ki bunlar; İmâm-ı A'zam, İmâm Mâlik, İmâm Şâfi'î ve İmâm Ah-med bin Hanbel (r.aleyhim) hazretleridir. Bu mezheblerin mensûblarına da Hanefî, Mâlikî, Şâfi'î ve Hanbelî denilir.
Dinî hükümleri ta'yin ve beyân etmek salâhiyeti, bu kudretli âlimlere aittir. Hafızalarında binlerce hadîs-i şerif, binlerce ilmî mes'ele bulunan nice büyük âlimler, dînî hükümleri ta'yinde sözü bu imamlara bırakmış, bu pek ince ve müşkül vazîfe için kendilerinde salâhiyet görmemişler bu dört imâmdan birine uymayı kendisi için bir şeref bilmişlerdir
Biz müslümanlar, hâdiselerin hükümlerini o büyük müctehidlerden öğrenmek mecburiyetindeyiz. İçtihada ehil olmayan kimselerin dînî meseleler hakkında kendi anlayışlarına göre cevap vermeleri Allah katında pek büyük mes'ûliyete sebep olacaktır. Böyle bir kimse, vereceği cevap doğru olsa bile, bilmeksizin cevap vermiş olacağından, yine mes'ûliyetten kurtulamaz. Nitekim bir hadîsi şerîf: "Sizin ateşe atılmağa en cüretkârınız, fetvaya, yâni; dînî meselelere dâir cevap vermeğe en ziyâde cür'et göstereninizdir." meâlindedir. İnsan bunun ma'nevî mes'ûliyetini düşünerek titremelidir.
Bu dört mezhepten başkasına uyulmaması hakkında müslümanlarm icmâı; ittifakı hâsıl olmuştur. Çünkü bu dört mezhebi kuran dört müctehidden her biri, asr-ı saadete yakın bir zamanda yetişmiştir. Herbiri fevkalâde bir zekâ, büyük bir ilim, güzel ameller ile vasıflanmışlar ve eserleri zamanımıza kadar ulaşmıştır. Asırlardan beri bütün müslümanlar itimâd ve itibâr etmişlerdir. Artık bu sayede, tam salâhiyet sahibi olmayanların içtihada kalkışmalarına meydan kalmamıştır. Allah hepsinden razı olsun.
|
FIKRA
Temel İngiltere’ye gidecekmiş. Lisan öğrenmesi gerek. Dershaneye yazılmış. İlk derste ‘come’ demeyi öğretiyorlarmış. Temel bu işe akıl erdirememiş. Öğretmene demiş ki, “Bu nasıl iştur, ‘come’ yazaysun, ‘kam’ okuysun, peçi, ‘cel’ olduğunu nereden anlaysun?..” |
GÜNÜN SÖZÜ
Hayatımın en mühim prensibi, kimseye hiçbir şekilde adaletsiz davranmamaktır. ( Socrates) |
YEMEK MENÜSÜ
· Tahinli Pekmez,
· Kaşar Peyniri
· Zeytin, Çay
· Ezogelin Çorba |
ÇOCUĞUNUZA İSİM
Erkek: YAVUZALP: (Tür.) Er. - Çetin ve mücadeleci yiğit.
Kız: TÜRÜNK: (Tür.) - Çalışan, etkin. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder