İNSANLARLA ALAY ETMENİN SONU
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: "İnsanlarla alay edenlerden birine âhirette cennetten bir kapı açılır da ona 'Gel, gel!' denilir. O da sıkıntılı ve kederli gelir. Kapıya geldiği zaman, yüzüne kapatılır. Sonra ona başka bir kapı açılır ve yine 'Gel, gel!' denilir. Hemen sıkıntılı ve kederli bir şekilde gelir. Kapıya geldiğinde yine yüzüne kapatılır.
Bu şekilde devam eder. Nihayet onlardan birine cennetten yine bir kapı açılır ve 'Gel!' denilir. Ama artık ümidini kesmiş olduğu için gelmez."
SULTÂN SÜLEYMAN ALEYHİSSELÂM
Süleyman aleyhisselâm, babası Hz. Dâvûd'dan sonra kavminin peygamberi oldu. İlim, hikmet ve saltanatta pederine vâris kılındı. Hiç kimseye verilmemiş bir mülk ve saltanat ona verildi. Pederinin vasiyeti üzerine Mes-cid-i Aksâ'nın binasını tamamladı.
Süleyman aleyhisselâm; sultân oluşundan vefatına kadar, Allâhü Teâlâ'ya karşı huşûundan dolayı, başını semâya kaldırmamıştı. Son derece mütevâzî (alçak gönüllü) idi. Miskîn (son derece fakir)lerin yanlarına varır, onlarla oturur: "Miskîn, miskinle oturur." derdi.
Hurma yaprağından zenbil örüp satar, elinin emeği ile geçinir, arpa ekmeği yerdi. Her ayın başında altı gün, ortasında üç gün, sonunda da, üç gün oruç tutardı.
"Biz hayâtın yumuşak olanını da, sert olanını da denedik. Onlardan, aşağı olanını yeterli bulduk. İnsanlara verilmeyen şeyler bize verildi. İnsanlara verilmeyen ilimler bize verildi. Fakat, şu üç şeyden: Öfke ve sükûnet hâlinde hilimden; yoksulluk ve bolluk hâlinde tutumluluktan gizlide ve açıkta Allah korkusundan daha üstün bir şey bulamadık." buyurmuştur.
Süleyman aleyhisselâmın oğluna tavsiyesi şöyledir:
"Ey oğulcuğum! Fakirlikle birlikte günah işlemek, ne kadar kötüdür. Hidâyetten sonra dalâlete düşmek ne kadar kötüdür/Kişinin, Rabbine ibâdet edip dururken ibâdeti bırakması ise, bundan daha kötüdür."
|