İMÂM MÛSÂ KÂZIM (R.A.)
Ashâb-ı Kirâm'ın sohbetinde bulunmakla şereflenen Tabiîn devrinin büyük âlimlerinden İmâm Mûsâ Kâzım, Hz. Câfer-i Sâdık'ın (r.h.) oğlu, İmâm Ali Rızâ'nın babasıdır. Hz. Hüseyin'in neslinden seyyid olup neseb silsilesi Mûsâ Kâzım bin Câfer-i Sâdık bin Muhammed Bakır bin Ali Zeynelâbidîn bin Hüseyin bin Ali bin Ebî Tâlib'dir.
Mûsâ Kâzım Hazretleri, 745 (H.128) senesinde Mekke ile Medîne arasında bulunan Ebvâ'da, doğdu. Abbasî Halifesi Harun Reşîd, 795 yılında Umre'den dönerken, Medîne'ye.uğradı, zuhur eden hâdiseleri sona erdirmek fikri ile İmâm hazretlerini yanına alıp Bağdat'a getirerek nezdinde bulundurdu. Mûsâ Kâzım (r.a.), 802 (H. 186) senesinde, Bağdat'ta vefat etti. Kabr-i şerifleri Bağdat'ın kuzeybatısında "Kâzımiyye" mahallesindedir.
Mûsâ bin Cafer (r.a.), çok ibâdet ederdi. Bu sebeple kendisine "Abd-i sâlih" denirdi. Babasından hadîs-i şerîf rivayet etmiştir. Hilminin fazlalığından ve kendisine kötülük eden herkese iyilik ve ihsanlarda bulunduğundan "Kâzım" lakabını almıştı. Yahya bin Hasan anlattı: "Medî-ne'de birisi Mûsâ Kâzım Hazretlerine eziyet eder, Hz. Alî'yi kötülerdi. Yanındakiler ona "Bize izin ver, şunu öldürelim" deyince onları bu işten şiddetle men etti ve o kimsenin nerede yaşadığını sordu. Medîne civarında bir yerde zirâatle uğraştığını söylediler. Mûsâ Kâzım, bineğine binerek, tarlasının olduğu yere gitti ve adamın orada olduğunu gördü. Katırını ekinlerin üzerine sürdü. O şahıs, tarlaya basma diye bağırdı. Mûsâ Kâzım bu halde onun yanına kadar geldi. Sonra ona, "Tarlana ne kadar zarar verdim." deyince, o, "Yüz dinar..." dedi. Sonra "Ya bu tarladan kaç dinar kâr etmeyi umuyordun?" deyince adam, "Yüz dînâr?" dedi. Mûsâ Kâzım ona üç yüz dinar verdi. Bunun üzerine adam bu cömertliğe hayran kaldı ve Mûsâ Kâzım Hazretlerini öptü. Artık o adam Mûsâ Kâzım'ı her gördüğünde ona duâ ederdi.
|
FIKRA
Temel ile Dursun iddialaşıyorlarmış. Temel: “Ben denize 25 metreden dalabilirim!” demiş. Dursun hemen müdahale edip: “Yok; yapamazsın!” demiş. Neyse Temel çıkmış, atlamış ve dalıp çıkmış. Bu sefer Dursun iddiayı daha ileri götürerek: “Ulan ben de 30 metreden dalarım!” demiş. Tabii bu sefer de Temel itiraz etmiş: “Yok; yapamazsın!” Neyse Dursun da çıkıp dalışını başarıyla tamamlamış. Bu sefer Temel: “Ulan ben de 20 cm suya 3.5 metreden dalmazsam...” demiş. Dursun'dan yine itirazlar, “Yok yapamazsın!” Neyse Temel çıkıp dalışı bi güzel becermiş. Bu sefer Dursun kıllanmış: “Lan ben de 20 cm suya 4 metreden dalarım!” Tabii Temel'den hemen muhalefet. Amma velakin Dursun dalışı başarı ile tamamlıyor. İyice fitil olan Temel: “Ulan ıslak havluya 2.5 metreden dalayım da gör!” diyor. Tabii Dursun itiraz ediyor. Sonunda Temel: “Getirin pagayum ıslak havluyu!” diyor. Adamlar getiriyor. Temel çıkıyor 2.5 metre yüksekliğe ve atlıyor... Çakılıyor aynen. Sersemlemiş bi şekilde doğruluyor ve: “Lan kim sıktı bu havlunun suyunu?..” |
GÜNÜN SÖZÜ
Üç şey sürekli kalmaz;ticaretsiz mal,tekrarsız bilgi,cesaretsiz iktidar. Sadi |
YEMEK MENÜSÜ
· SANDAL SEFASI
· PİLAV
· CACIK
· MEYVE |
ÇOCUĞUNUZA İSİM
Erkek: ŞAHİNHAN: (f.t.i.) Er. - Güçlü, yiğit kimse.
Kız: ŞADKÂM: (Fars.) Ka. - Çok sevinçli. |
MANİ
Mavi boyarlar mola Sevsem duyarlar mola İkimizde bir boyda Nikâh gıyarlar mola |
KARİKATÜR
|
BİLMECE
Geveze bir kadın ile tesbih arasında ne gibi bir fark vardır.
Cevabı Yarın.
Dünkü Cevap: Her ikisi de ilan edilir edilmez çarpışmalar başlar |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder