30 Eylül 2009 Çarşamba

1 Ekim 2009


























 


















































Bugün 1 Ekim 2009 13 Şevval 1429 Eylül: 18 Hızır:149 Hava Harp Okulu’nun Eskişehir’de Açılışı (1951) - CAMİLER HAFTASI (1-7)


 


HADİS-İ ŞERİF


 


Allah, benim için, ümmetimin hata ile, unutarak veya baskı ve tehdid altında işlemiş olduğu günahları bağışlamıştır. (İbn-i Mace).


 


EN BÜYÜK VAİZ: ÖLÜM


Makedonyalı İskender öldüğü zaman, sağlığında yanında bulundurduğu ve nasihatlerini dinlediği Yunan, Fars, Hind ve diğer kavimlerin ileri gelen âlim ve filozofları başında toplandılar. İçlerinden biri söz alarak "Her birimiz öyle bir söz söyleyelim ki, yakınları için bir taziye, halk için bir öğüt olsun." dedi. Sıra ile söylediler:


"İnsanları esîr eden şimdi esîr oldu."


"Sen bizim için öğüt veren birisi idin, fakat bize ölümünden daha tesirli bir öğüt vermedin. Aklı olan düşün


sün, ibret almak isteyen alsın."


"Ey büyük hükümdar! Bulutun gölgesinin çekilmesi gibi hükümdarlığın çekilip gitti. Sineklerin bıraktığı izlerin


silindjği gibi hükümdarlığının izleri silinecek."


"Akıbeti ölüm olan bir kişi, nasıl olur da kendisini sonunda yok olup savrulacak olan dünyâ mallarını toplamaya verir? İşte buna şaşılır."


"Sana ne oldu da âzâ(organ)larından birini bile kıpırdatamıyorsun? Hâlbuki daha önce yeryüzünün müstakil


hükümdarı idin. Sana ne oluyor ki, içinde bulunduğun yerin darlığından kurtulmak istemiyorsun? Hâlbuki geniş


yeryüzü sana dar geliyordu."


"Bir dünyâ ki, sonu böyle oluyor, evvelinde ondan el etek çekmelidir."


"Ey çalışıp didinip yorulan kişi! Muhtaç olduğun zaman seni bırakıp perişan edecek şeyleri topladın, Nihayet topladığın şeylerin vebali sana yüklendi ve bunların günâhına bulaştın. Ne topladınsa başkaları için topladın, vebali ise sana kaldı,"


"Ey kendisine yeryüzünün eni boyu dar gelen kişi! Şimdi seni kuşatan toprakla hâlinin nasıl olduğunu keşke bilseydim."


"Ey insanlar, ey akıl ve fazîlet sahibleri! Sevinci sürek li olmayan ve lezzeti yarıda kesilen şeylere rağbet etmeyiniz. Artık doğru yolun mu, yahut azgınlık ve bozgunculuk yolunun mu doğru olduğu apaçık ortaya çıkmıştır."


"Uyuyanın rüyasına bir bakın, bir anda nasıl bitiyor? Bulutun gölgesine bakın, bir anda nasıl çekilip gidiyor?"


FIKRA


 


Suudi Arabistan’da ‘mutavva’lar polisle birlikte gezer ve “senin saçın görünüyor, senin eteğinin boyu yeterince uzun değil” gibisinden vatandaşı dini formlara uygun davranma konusunda uyarırlarmış. Bir tür dini polislik işini yerine getirirlermiş. Gel zaman, git zaman ülkeyi fareler istila etmiş. Ne yaptılarsa çare yok, uluslararası camiadan yardım istemişler. Çeşitli ülkelerden çeşitli şirketler çalışma koşullarını bildirmişler. En pahalı teklif Japonlar’dan gelmiş. Kral en ucuz teklifi veren şirketi işe çağırmış. şirket başaramamış. Sonunda sıra Japonlar’a gelmiş. Japonlar “Ama bu arada fiatımız iki katına çıktı” demişler. Kral çaresiz, kabul etmiş. Koca bir heyet beklenirken tek bir Japon gelmiş. Elindeki küçük bir kutudan bir robot fare çıkarmış. Robot fare yaydığı sinyallerle tüm fareleri çölün ortasına çekmiş ve önceden hazırlanan dev kapan patlatılmış. Manzaradan çok etkilenen kral Japon’un kulağına fısıldamış “Sizde hiç minyatür mutavva robotu var mı?..”


GÜNÜN SÖZÜ


 


 


Daha iyi olmaya çalışmayan iyi olarak ta kalamaz.


Oliver Cromwell


YEMEK MENÜSÜ


·         Süzme Mercimek Çorba


·         Et Döner


·         Pirinç Pilavı


·         P.Ayran


ÇOCUĞUNUZA İSİM


Erkek: TAYGÜN : Çocuk, torun


Kız: AYEVİ: Ay çevresinde oluşan ışık çemberi


MANİ


 


Gide gide yoruldum


Bir duldaya oturdum


Pezevengin oğluna


Bir bakışta vuruldum


KARİKATÜR


 


BİLMECE


Uzun yoldan kuş gelir
Ne söylese hoş gelir


Cevabı Yarın.


Dünkü Cevap: (MUTFAK)














 




 

29 Eylül 2009 Salı

30 Eylül 2009


































 


 



































Bugün 30 Eylül 2009 12 Şevval 1429 Eylül: 17 Hızır:148 Kanuni (1520) ve II.Selim Han’ın tahta çıkışı – Turna Geçimi Fırtınası – Azerbaycan’ın İstiklali (1991) –Selim ve Göle’nin Kurtuluşu (1920)


HADİS-İ ŞERİF


 


Hz. Peygamber sözlü iddia ve ithama göre ceza vermezdi. Ve birinin diğeri aleyhindeki iddiasını delilsiz ve ispatsız kabul etmezdi. (Ebu Nuaym)


 


KEHF (MAĞARA) ASHABI


Ashâb-ı Kehf, Şâm yakınlarında bir şehirden, her birisi asilzade birkaç yiğit idiler. İsimleri; Yemlihâ, Mislînâ, Mek-selinâ, Mernûş, Debernuş, Şâzenûş, Kefeştetayyûş idi. Beldenin Kralı Dakyânus ilahlık davasına kalkmış, halkını kendisine taptınyordu. Allâhü Teâlâ gençlere hidâyet verdi ve birliğini kalplerine ilham etti. Onlar ihlâsla müslüman oldular. Müslüman oldukları haberi Dakyanus'a ulaşınca onları huzuruna getirtti ve "Bunca halk tanrımız diye bana taparlar, işittim ki siz benden gayrıya taparsınız. O ilâhınız kimdir?" dedi. Onlar -meâlen- "Ve onların kalplerini kuvvetlendirdik, o vakit ki: kıyam ettiler (Dakyanus'tan korkmadılar ve dinlerini gizlemeyerek dimdik durdular ve) de dediler ki: Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir (kudretiyle onları ayakta tutar ve bütün mahlûkatına rızık verir). Ondan başkasına İlâh diye tapamayız. Diyecek olsak elbette ki, haktan pek uzak bir söz söylemiş oluruz." (Kehf sûresi, âyet 14)


Kral, hâkiminin tavsiyesiyle onların muhakemesinde acele etmeyip mühlet verdi ve öğütlerde bulundu. Onlar, Allâhü Teâlâ'ya itaatkâr kaldılar. Gece olunca şehri terk ederek civarda bulunan dağdaki bir mağaraya sığındılar. Kıtmîr diye seslendikleri köpekleri de onları takip etti. Orada yattılar, uyudular. Kıtmîr de ön ayaklarını mağaranın kapısı önüne uzattı, başını iki ayağının üstüne koydu ve yattı, uyudu.


Mağarada 309 yıl kaldılar. Kral Dakyanus'tan sonra şehre Bizans'tan yeni beyler geldiler. îsâ (a.s.) da o beyler zamanında peygamber olarak gönderilmişti. Ashâb-ı Kehf in uyandırıldığı devrin insanları İsâ aleyhisselâmin dînine mensûb idiler. Âlimleri arasında öldükten sonra dirilmek meselesinde ihtilâf vardı. Hükümdarları da ölümden sonra dirilmenin hak olduğuna inanıyordu. İnsanları bu varta(teh-like)den kurtaracak bir delil göndermesi için Allâhü Teâlâ'ya dua etmişti. Ashâb-ı Kehf in haberi duyulunca bütün halk itikadını düzeltti. Nitekim âyet-i kerîmede (meâlen): "Ve böylece onların hâllerine başkalarını muttali kıldık ki, va'd-i ilâhînin şüphesiz bir hak olduğunu ve kıyametin vuku bulacağında da bir şüphe bulunmadığını bilsinler. O sırada ki, -o şehir ahâlisi- aralarında onların işlerine ait tartışmada bulunuyorlardı." (Kehf Sûresi, âyet 21) buyurulmuştur.


FIKRA


 


İran şahlarından biri şiir yazmaya pek meraklıymış. Ancak şiirleri ipe sapa gelmez deli zırvalarıymış. Bu şiirleri dalkavukların dışında da beğenen yokmuş. Bir gün şah İran’ın ünlü ozanı Kaani’yi huzuruna çağırtmış ve şiirlerini okumuş, peşinden de “Söyle şair... Nasıl buldun şiirlerimi?” Kaani “Aman şahım... Bunların başına ‘şiirdir’ diye yazın da okuyanlar yanılmasın... Bunlar şiir miir değil.” Şah köpürmüş, muhafızlarına “Çabuk... Atın bu hayvanı ahıra!..” Ülkenin en ünlü ozanı ahırda yaşamaya başlamış. Bir bayram arefesi şahtan af dilemiş ozanın yakınları... “Affetmezseniz bile koşullu salıverin...” Şah kabul etmiş bu öneriyi. Kaani’yi huzuruna çağırmış “Ey Kaani... Seni koşullu olarak affediyorum... Bu arada sen ahırda yatarken, ben de yeni şiirler yazdım. Göreceksin, oldukça gelişti şiir yazma yeteneğim. Şimdi al şu şiirlerimi oku ve bana fikirlerini söyle.” Kaani şiirleri okumuş... Kağıtları şaha uzatmış “Şahım... Ben kulunuz, gene ahıra dönüyorum!..”


GÜNÜN SÖZÜ


 


Daima ara, bugün altın ararken bakır bulursun, yarın bakır ararken altın.


Cenap Şahabettin


YEMEK MENÜSÜ


·         Ezogelin Çorbası


·         Etli Nohut


·         Bulgur Pilavı


·         Komposto


ÇOCUĞUNUZA İSİM


Erkek: TAYKUT : Kutlu, uğurlu çocuk.


Kız: AYDONAT: Işık donat, parlaklık donat anlamında


MANİ


 


Annem entari almış


Beyaz çizgisi varmış


Bir yar sevdim bilmeden


Onunda yari varmış


KARİKATÜR


 


BİLMECE


Eve bitişik odada
Yemek pişer orada


Cevabı Yarın.


Dünkü Cevap: (NAR)


 


 



 


 


28 Eylül 2009 Pazartesi

29 Eylül 2009














































































Bugün 29 Eylül 2009 11 Şevval 1429 Eylül: 16 Hızır:147 İnebahtı Kalesi’nin Fethi (1499) – Sarıkamış’ın Kurtuluşu (1920)


HADİS-İ ŞERİF


 


Müslümanlar arasında sevgi ve dostluk, atadan evlada miras kalır. (Taberani).


 


ALLAH'IN KULA MUHABBETİ


Allâhü Teâlâ'nın bir kulu sevmesi için o kulun günahlardan arınması şarttır. Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyurulmuştur: (meâlen) "Allâhü Teâlâ da sizi sevsin ve sizin günahlarınızı mağfiretle örtsün, yarlığasın." (Al-ı Imran sûresi, âyet 31)


Bir hadîs-i kudsîde şöyle buyurulmuştur: "Kulum nafile ibadetlerle bana öyle yaklaşır ki ben de onu severim."


Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:


• "Muhakkak Allâhü Teâlâ dünyayı sevdiğine de sevmediğine de verir. İmânı ise ancak sevdiğine verir."


*.J'Kİ,™ A."ah için tevâzû 9österirse Allah onu yüceltir, kim kibirlenirse onu alçaltır. Zâtını çok zikredeni Allah sever. Sonra da onun işiten kulağı olur."


w Allâhü Teâlâ'nın kulunu sevmesinin alâmeti onu diğer şeylerden uzaklaştırması ve zâtı ile diğer sebepler arasına mâni koymasıdır.


Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Allah bir kulunu sevdiği zaman onu belâya müptelâ eder (uğratır), fazla sevdiği zaman iktinâ eder." Onu iktinâ et-mesinin mânâsı sorulunca "Onun malını ve ehlini almasıdır." buyurdu.


• "Allah bir kulunu sevdiği zaman onu belâya müptela kılar, eğer sabrederse ve razı olursa onu mümtaz kullarından kılar."


Kulun Allah'a olan muhabbetinin alâmeti, Allah'ın sev-dıgı şeyleri kendi sevdiği şeylere tercih etmesi, Allah'ı çok zikretmesi ve Allah'a münâcâtın kendisine başka şeylerden daha sevimli olmasıdır.


 


İYİLİK, DUÂ İÇİN DEĞİL ALLAH İÇİN


Hz Aişe'ye (r.anha) bir kadın gelip bir şeyler istemiş o da hizmetçisine bir şeyler vermesini emretmişti Hizmetçi verip yanına geldiğinde Hz. Âişe (r. anha) 'O sana ne dedi?' deyince 'Allah bereket versin.' dedi Bunun üzerine "Git, ona yetiş ve 'Allah sana da bereket versin' de ki, bu söz onun sözüne karşılık olsun. Sadaka da bizim için fazîlet -sevab- olsun." buyurdu.


FIKRA


 


Haccac’a sormuşlar “Niçin zulmediyorsun; bu zulmün nedeni ne?” Haccac “Bir ülke ya ilimle yönetilir ya zulümle... Benim ilmim yok, geriye zulüm kalıyor!..”


GÜNÜN SÖZÜ


 


 


Deniz gibi mal kazan, fakat sen üzerinde gemi ol. Mevlana


YEMEK MENÜSÜ


·         Kremalı Mantar Çorba


·         Püreli Rosto Köfte


·         Spagetti Makarna


·         Mevsim Meyve (Mandalina)


ÇOCUĞUNUZA İSİM


Erkek: TAYLAN : Yakışıklı ve sırım gibi genç.


Kız: AYDENİZ: Hem ay, hem de deniz


MANİ


 


Karalar karda kaldı


Bülbüller zarda kaldı


Gönül kapısı kitli


Anahtar yarda kaldı


KARİKATÜR


 


BİLMECE


Pazardan aldım
Bir tane
Eve geldim
Bin tane


Cevabı Yarın.


Dünkü Cevap: (EV)

27 Eylül 2009 Pazar

28 Eylül 2009



































































Bugün 28 Eylül 2009 10 Şevval 1429 Eylül: 15 Hızır:146 Kestane Karası Fırtınası – Kazım Karabekir’in Ermenilere Karşı Harekatı (1920)


HADİS-İ ŞERİF


 


İblis (şeytan), karargahını denizde kurar. Sonra insanları aldatmak için askerlerini bölük bölük onların üzerine gönderir. İblisin askerlerinin rütbece en yukarı olanı, fitnesi en fazla olanıdır. Onlardan birisi iblis’e gelir ve “şöyle şöyle yaptım” der. İblis ona, “sen hiçbir şey yapmış sayılmazsın” diye karşılık verir. Bir diğeri gelir, “Filan kimsenin karısı ile arasını açıncaya ve aile yuvasını dağıtıncaya kadar yakasını bırakmadım"”der. İblis bu askerini kendisine yaklaştırır ve “Sen ne kadar iyi bir askersin” diyerek iltifatta bulunur. (Müslim).


 


ANA-BABANIN VAZİFELERİNDEN BAZILARI


Annenin çocuğunu emzirmesi sünnettir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Çocuk için anasının sütünden daha hayırlı süt yoktur." buyurmuştur.


Ana-baba, yeni doğan çocuğun ağlamasından rahatsız olmamalı. Çünkü çocuğun ağlaması; zikir, tehlîl ve Allah'ı hamd, ana babası için de duâ ve istiğfardır.


Ana-baba çocuk konuşmaya başladığı zaman önce, yedi defa tekrar ederek kelime-i tevhidi (Lâ ilahe illallah) öğretir.


Yedi yaşına geldiği zaman namaz kılmasını söyler, on yaşına geldiği zaman, namaz kılmıyorsa (hafifçe) vurur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Çocuklarınız yedi yaşına geldikleri zaman namaz kılmalarını emredin. On yaşına geldikleri zaman da (namaz kılmazlarsa hafifçe) vurunuz." buyurmuştur.


On yaşına geldiği zaman yatağını ayırmalı. Onlara merhamet ve lütufla muamele etmeli. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Bir kimsenin ailesinin; çoluk çocuğunun ihtiyaçlarını karşılaması Allâhü Teâlâ'nın gadabını söndürür, kişinin sevab ve derecelerini artırır." buyurmuştur.


Çocuğun yaramazlığına üzülmemelidir. Peygamber Efendimiz (sav.) "Çocuğun küçüklüğündeki yaramazlığı, büyüdüğü zaman aklının ziyâde (çok zeki ve akıllı) olacağına alâmettir." buyurmuştur.


Çocukları şefkat ve merhametle öpmeli. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Çocuklarınızı çok öpünüz. Çünkü sizin her öpmenize karşılık cennette bir derece vardır." buyurmuştur.


Sahabeden Akra' (r.a.), Peygamber Efendimizi (s.a.v.), torunu Hz. Hasan'ı öperken görünce 'Benim on tane evlâdım var, onlardan hiçbirini öpmedim.' dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz." buyurdu.


FIKRA


 


Adama lotodan büyük ikramiye çıkmış. Parayı ne yapacağını düşünürken bir arkadaşı “Parayı 3’e böl. Üçte birini repoya yatır, üçte biriyle gayrimenkul al... Kalan üçte bir ileyse uçak ve bomba... Sonra da Güney Lübnan’ı bombala...” Adam “Repoyu, gayrımenkulu anladık da, bomba işi ne oluyor?” diye sorunca, arkadaşı “Yahudiler yapıyorsa, vardır mutlaka bir hikmeti...”


GÜNÜN SÖZÜ


 


Devletleri yıkan tüm hatanın altında nice gururun gafleti yatar.


Yavuz Sultan Selim


YEMEK MENÜSÜ


·         Düğün Çorba


·         Kıymalı Ispanak


·         Kol Böreği


·         P.Yoğurt


ÇOCUĞUNUZA İSİM


Erkek: TEKİN : Tek, eşsiz - Uyanık, tetikte


Kız: AYDAN: Güzelliğini aydan almış,ay gibi parlak ve güzel


MANİ


 


Kara kütük yanıyor


İçinde çay kaynıyor


Hele bakın eltiler


Ne de güzel oynuyor


KARİKATÜR


 


BİLMECE


Gece içindeyiz
Gündüz dışında
Pencereli, kapılı
Şirin bir yuva


Cevabı Yarın.


Dünkü Cevap: (ÇOCUK)


 


 

27 Eylül 2009



































































Bugün 27 Eylül 2009 9 Şevval 1429 Eylül: 14 Hızır:145 Preveze Deniz Zaferi (1538) – Deniz Kuvvetleri Günü


HADİS-İ ŞERİF


 


Hak sahibinin konuşmaya hakkı vardır. (Buhari).


 


HELÂL VE HARAM


Resûlullâh (s.a.v.), "Helâli talep etmek (kazanmak) her müelümana farzdır." buyurdular. Bazı İnsanların, tembellikten rehavete kapılarak 'zaten helâl kalmadı' demeleri cehalettendir.


. Resûlullâh (s.a.v.), "Helal acıktır, haram da açıktır. Iklel araeında şüpheli bazı İşler vardır." buyurmuştur. Allâhü Teâlâ da "Ey resuller! Sâfl (temiz) ve helâl şeylerden yiyin ve İyi amelde bulunun." buyurdu. (Mu'mi-nûn sûresi, âyet 51)


Resûlullâh (s.a.v.) buyurdular ki:


         "Kim kırk gün helâl lokma yerse Allah onun kalbini nurlandırır, hikmet pınarlarını kalbinden diline akıtır."


Diğer bir rivayette "Allah onu dünyada zâhid kılar."


Hz. Sa'd (r.a.) Resûlullâh Efendimiz'den (s.a.v.) duaları Allâhü Teâlâ katında kabul edilenlerden olmayı istedi. Resûlullâh (s.a.v.), "Yiyeceklerini temiz (helâl) kıl, duana icabet olunur." buyurdular.


Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:


"Beytü'l-Makdis'in üzerinde Allâhü Teâlâ'nın bir meleği vardır. O her gece şöyle nida eder; haram lokma yiyen kimsenin sarfı (nafile ibâdeti) de, adli (farz ibâdeti) de kabul olunmaz."


"Bir kimse on dirheme bir elbise alsa, parasının içinde bir dirhem haram olsa, o elbise üzerinde olduğu müddet çe Allâhü Teâlâ kıldığı namazı kabul etmez."


"İnsanın ateşte yanması, vücûdunda haramdan bir et parçası meydana gelmesinden evlâdır."


"Bir kimse kazandığı malın nereden geldiğine ehemmiyet göstermezse, Allâhü Teâlâ da onun cehenneme


nereden gireceğine ehemmiyet vermez."


"İbâdet on parçadır. Dokuzu helâli talep etmekdir."


"Bir kimse günah yoldan kazandığı mal ile sıla-i rahim eder, onunla tasadduk eder veya onu Allah yolunda harcarsa, Allâhü Teâlâ hiçbirini (kabul etmez ve) onların hepsini bir araya toplayarak cehenneme atar."


Ibn Abbâs (r.a.) buyurdu ki: "Allâhü Teâlâ, karnında haram lokma olan kimsenin namazını kabul etmez."


FIKRA


 


1973’teki Arap-İsrail savaşı sırasında, Mısırlı yöneticiler “kapalı kapılar ardında” aldıkları tüm kararların İsrail tarafından hemen öğrenilmesinden şikayetçiler... Bir gün başbakan, bakanlar kurulunu toplamış ve “Beyler, çantalarınızı burada bırakın, toplantıyı bir başka salonda yapacağız.” Gizli bir başka salona geçilmiş ve toplantı saatlerce sürmüş. Hükümet üyelerinden birisi tuvalete gitmek için izin istemiş. Başbakan “Toplantı bitmeden, kimse bu salondan çıkmayacak!” Bakan “Ama efendim, bu durumda ben ne yapacağım?” Başbakan gürlemiş “Sen de altına yap be adam!.. Bugün kimse çıkmayacak ve burada alınan kararlar dışarı sızmayacak!..” Boynunu büken bakan, yerine oturmuş. Bir süre sonra, toplantı salonunun kapısı çalınmış. Bakmışlar, tuvalet izin alamayan bakanın eşi, elinde bir paketle bekliyor. Bakan eşinin niye geldiğini sorunca, kadın “Ayol duymadınız mı? İsrail radyosu 1 saattir toplantıdan canlı yayın yapıyor... Sana temiz çamaşır getirdim!..”


GÜNÜN SÖZÜ


 


 


Dili ve sözü bir olmayan kimsenin yüz dili bile olsa o, yine dilsiz sayılır.


Mevlana


YEMEK MENÜSÜ


·         Ezogelin Çorbası


·         Etli Kuru Fasulye


·         Meyhane Pilavı


·         Mevsim Salata


ÇOCUĞUNUZA İSİM


Erkek: TEOMAN : Hun İmparatoru Mete'nin babası


Kız: AYDA: Dere kıyılarında yetişen bir bitki


MANİ


 


Kahve piştiği yerde


Pişip taştığı yerde


Güzel çirkin aranmaz


Gönül düştüğü yerde


KARİKATÜR


 


BİLMECE


Askerden küçük
Paşadan büyük


Cevabı Yarın.


Dünkü Cevap: (GÖLGE)




    


 

İzleyiciler