KEHF (MAĞARA) ASHABI
Ashâb-ı Kehf, Şâm yakınlarında bir şehirden, her birisi asilzade birkaç yiğit idiler. İsimleri; Yemlihâ, Mislînâ, Mek-selinâ, Mernûş, Debernuş, Şâzenûş, Kefeştetayyûş idi. Beldenin Kralı Dakyânus ilahlık davasına kalkmış, halkını kendisine taptınyordu. Allâhü Teâlâ gençlere hidâyet verdi ve birliğini kalplerine ilham etti. Onlar ihlâsla müslüman oldular. Müslüman oldukları haberi Dakyanus'a ulaşınca onları huzuruna getirtti ve "Bunca halk tanrımız diye bana taparlar, işittim ki siz benden gayrıya taparsınız. O ilâhınız kimdir?" dedi. Onlar -meâlen- "Ve onların kalplerini kuvvetlendirdik, o vakit ki: kıyam ettiler (Dakyanus'tan korkmadılar ve dinlerini gizlemeyerek dimdik durdular ve) de dediler ki: Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir (kudretiyle onları ayakta tutar ve bütün mahlûkatına rızık verir). Ondan başkasına İlâh diye tapamayız. Diyecek olsak elbette ki, haktan pek uzak bir söz söylemiş oluruz." (Kehf sûresi, âyet 14)
Kral, hâkiminin tavsiyesiyle onların muhakemesinde acele etmeyip mühlet verdi ve öğütlerde bulundu. Onlar, Allâhü Teâlâ'ya itaatkâr kaldılar. Gece olunca şehri terk ederek civarda bulunan dağdaki bir mağaraya sığındılar. Kıtmîr diye seslendikleri köpekleri de onları takip etti. Orada yattılar, uyudular. Kıtmîr de ön ayaklarını mağaranın kapısı önüne uzattı, başını iki ayağının üstüne koydu ve yattı, uyudu.
Mağarada 309 yıl kaldılar. Kral Dakyanus'tan sonra şehre Bizans'tan yeni beyler geldiler. îsâ (a.s.) da o beyler zamanında peygamber olarak gönderilmişti. Ashâb-ı Kehf in uyandırıldığı devrin insanları İsâ aleyhisselâmin dînine mensûb idiler. Âlimleri arasında öldükten sonra dirilmek meselesinde ihtilâf vardı. Hükümdarları da ölümden sonra dirilmenin hak olduğuna inanıyordu. İnsanları bu varta(teh-like)den kurtaracak bir delil göndermesi için Allâhü Teâlâ'ya dua etmişti. Ashâb-ı Kehf in haberi duyulunca bütün halk itikadını düzeltti. Nitekim âyet-i kerîmede (meâlen): "Ve böylece onların hâllerine başkalarını muttali kıldık ki, va'd-i ilâhînin şüphesiz bir hak olduğunu ve kıyametin vuku bulacağında da bir şüphe bulunmadığını bilsinler. O sırada ki, -o şehir ahâlisi- aralarında onların işlerine ait tartışmada bulunuyorlardı." (Kehf Sûresi, âyet 21) buyurulmuştur. |
FIKRA
İran şahlarından biri şiir yazmaya pek meraklıymış. Ancak şiirleri ipe sapa gelmez deli zırvalarıymış. Bu şiirleri dalkavukların dışında da beğenen yokmuş. Bir gün şah İran’ın ünlü ozanı Kaani’yi huzuruna çağırtmış ve şiirlerini okumuş, peşinden de “Söyle şair... Nasıl buldun şiirlerimi?” Kaani “Aman şahım... Bunların başına ‘şiirdir’ diye yazın da okuyanlar yanılmasın... Bunlar şiir miir değil.” Şah köpürmüş, muhafızlarına “Çabuk... Atın bu hayvanı ahıra!..” Ülkenin en ünlü ozanı ahırda yaşamaya başlamış. Bir bayram arefesi şahtan af dilemiş ozanın yakınları... “Affetmezseniz bile koşullu salıverin...” Şah kabul etmiş bu öneriyi. Kaani’yi huzuruna çağırmış “Ey Kaani... Seni koşullu olarak affediyorum... Bu arada sen ahırda yatarken, ben de yeni şiirler yazdım. Göreceksin, oldukça gelişti şiir yazma yeteneğim. Şimdi al şu şiirlerimi oku ve bana fikirlerini söyle.” Kaani şiirleri okumuş... Kağıtları şaha uzatmış “Şahım... Ben kulunuz, gene ahıra dönüyorum!..” |
GÜNÜN SÖZÜ
Daima ara, bugün altın ararken bakır bulursun, yarın bakır ararken altın.
Cenap Şahabettin |
YEMEK MENÜSÜ
· Ezogelin Çorbası
· Etli Nohut
· Bulgur Pilavı
· Komposto |
ÇOCUĞUNUZA İSİM
Erkek: TAYKUT : Kutlu, uğurlu çocuk.
Kız: AYDONAT: Işık donat, parlaklık donat anlamında
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder