SADAKA VERMENİN ÂDABI
Sadaka ve zekât veren müslüman, âcizlerin ibâdetlerine yardımcı olmaya niyet eder ve bunun için de malının en güzelini ve en kıymetlisini seçer.
Zekât veya sadaka vermek için, mü'minlerden takva ehli olan (Allah'tan korkan), vera' sahibi yani şüpheli şeylerden kaçan ve iffetli kimseleri araştırır.
Sadakayı hemen vermek lâzımdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Sadakayı ilk vaktinde veriniz. Çünkü belâ, sadakayı geçemez." buyurmuştur. Sadaka verecek kişi sadakayı gizler ve kimseye bildirmez.
Verdiği sadakanın sevabını, vefat eden ana ve babasının ruhlarına da hediye eder.
İsteyene verecek bir şey bulamazsa 'Allah bizi de, sizi de rızıklandırsın' diye duâ eder.
Bir kimsenin aelip bir şey istemesini ganîmet bilmek gerekir. Bir gün Hz. Ali (k.v.) ağlıyordu. Ona 'neden ağlıyorsun?' diye sorulunca 'Yedi gündür bana müsâfir gelmiyor. Allah'ın beni zelîl kılmasından korktuğum için ağlıyorum.' diye cevap verdi.
Verdiği sadakayı sayıp dökmez. Sadaka yerdiği kimseden teşekkür ve övgü beklemez. Verdiklerinin hepsini sâdece Allah için verir.
Sadakayı mümkünse, bizzat eliyle verir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) muhtaç olan kimseye kendi eliyle verirdi.
Verdiği şeyleri fakîrin başına kakmaz. Allâhü Teâlâ (meâ-len) "Ey îmân edenler! Sadakalarınızı başa kakmak, gönül kırmakla boşa gidermeyin. O kimse gibi ki, malını insanlara gösteriş için harcar da Allâhü Teâlâ'ya ve âhiret gününe inanmış bulunmaz..." (Bakara sûresi, âyet 264) buyurmuştur.
Fakirlere malından onlar için ayırdığını verir. Diğer malı içerisinde onu tutmaz. Çünkü onu unutabilir, tamahkârlık arız olabilir veya bir âfetten dolayı helak olabilir.
Mü'minlerin kanaatkar olanlarına verir. Çünkü o, verilene kanâat eder ve daha fazlasını istemez.
BEYİT:
Minnet Hudâye devlet-i dünyâ fena bulur.
Bakî kalır sahife-i âlemde adımız. (Bakî)
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder