ZEKÂTIN VERİLECEĞİ YERİN EN FAZİLETLİSİ
• Zekâtı vermek için müttakî, yâni Allâhü Teâlâ'dan korkan ve itaat edenleri seçmek, onların takvalarını artırır ve mükâfatı büyük olur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Yemeğinizi müttakî kimselere yedirin, sadakalarınızı da mü'minlere verin." buyurmuştur.
• En iyisi nimetin Allah'tan olduğunu bilip de Allah'a şükredenleri seçmektir. Çünkü kulların en çok şükredenleri, nimeti Allah'tan bilenlerdir. Şübhesiz böylelerine yapılan yardım kaybolmaz.
• Bilhassa ilim tahsîl eden veya ilim sahibi ve ihlâslı fakirleri seçmelidir. Çünkü Allah rızâsı niyeti ile ilim tahsil etmek en büyük ibâdettir. İbn-i Mübarek (r.h.) sadakalarını bilhassa âlimlerin fakirleri ne verirdi. Niçin böyle yaptığı sorulduğunda,
"Ben, peygamberlikten sonra ilimden daha üstün bir rütbe olduğunu zannetmiyorum. İlim sahiplerinin ihtiyâcını karşılayarak, okumalarını temin etmek daha makbuldür." diye cevap vermiştir.
• Kendini ilim öğrenmeye ve öğretmeye vermek şartı ile, zengin de olsa zaruri ihtiyaçları için talebe nin zekât alması caizdir. Çünkü talebe kazanmaktan âcizdir.
• Nisaba mâlik olan kimseye zekât vermek caiz değildir. Ancak ilim öğrenene, gâzîye ve hac kafilesin den ayrı kalmış olan kimseye verilebilir. Peygamber Efendimiz (sav); "İlim öğrenene zekât vermek caizdir. Velev ki kırk yıllık nafakası olsun!" buyurmuştur. İlim, din ilmi, öğrenilmesi farz-ı ayn veya farz-ı kifâye olan ilimdir.
• İnsan öyle şeylere muhtaç olur ki, onlarsız yapamaz. Bu takdirde, kendisi kazanmadığı hâlde, zekât alması da caiz olmazsa, elindekini harcar; muhtaç kalır ve okumaktan, okutmaktan kesilir de, dîni üzerine alan kalmayınca, din zayıflar.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder