Bugün 6 Temmuz 2010 24 Recep 1431 Haziran: 23 Hızır 62 Hicaz'ın Osmanlı Sınırlarına Katılması ve Mukaddes Emanetin Yavuz'a teslimi (1517) |
HADİS-İ ŞERİF
Ruhlar toplanmış cemaatler (gibidir). Onlardan birbiriyle (önceden) tanışanlar kaynaşır, tanışmayanlar ayrılırlar. Ravi: Buhari, Enbiya 2 |
|
MUKADDES EMÂNETLER
Peygamber Efendimiz'e, önceki peygamberlere, As-hâb-ı Kirâm'a ve İslâm büyüklerine âit hâtıralar ve bunların muhafazası için kullanılan eşyalara Mukaddes Emânetler denir. Manevî kıymetleri yanında târihî kıymetleri ve bir san'at eseri olarak da değerlidirler. Bu emânetler İstanbul'da Topkapı Sarayı'nda Mukaddes Emânetler Dâiresi'nde bulunmaktadır.
Mukaddes emânetlerin toplanması ve muhafazası Peygamber Efendimiz zamanında başladı. Dört büyük halîfe devrinden sonra Emevî, sonra da Abbasî halîfeleri hâtıraların toplanmasına ve saklanmasına çok îtinâ gösterdiler.
1517'de Mısır ve Hicaz Osmanlı topraklarına katılınca Yavuz Sultan Selim Han buralardaki emânetleri İstanbul'a gönderdi.
Mukaddes emânetlerin en meşhurları, Bürde-i Saadet (Hırka-i Şerîf), Livâ-yı Saadet (Sancak-ı Şerîf)dir; diğer emânetlerden en mühimleri ise: Dendân-ı Saadet (Resûlullah Efendimizin Uhud Gazvesi'nde kırılan mübarek dişleri), Lihye-i Saadet (mübarek sakal-ı şerifleri), Kadem-i Şerîf (mübarek ayak izi), Na'leyn-i Saadet (mübarek ayakkabıları), Seyf-i Saadet (mübarek kılıçları), Asây-ı Saadet, Kavs-i Saadet (mübarek yayları), Seccâde-i Saadet (mübarek seccadesi), Gasl-i Nebevî suyu (mübarek gasil suyu), Miftâh-ı Beyt-i-Muazzam (Kâbe-i Muazzama'nın mübarek anahtarları), Kamîs-i seyyid-üş-Şühedâ (Hazreti Hüseyin'in mübarek cübbe-si), Süyûf-i Cihar-Yâr (Dört Halife'ye ait mübarek kılıçlar), Kelâm-ı-Kadîm bâ-hatt-ı Osman (Hz. Osman (r.a.) hattıyla Kur'ân-ı Kerîm) ve Kelâm-ı Kadîm ba-hatt-ı Ali (Hz. Ali (r.a.) hattıyla Kur'ân-ı Kerîm).
Topkapı sarayında bunlardan başka dah^a sonraki târihlerde devlet adamları tarafından satın alınarak getirilen emânetler île Osmanlı askerleri Hicaz'dan çekilirken Medine müdafii Fahreddin Paşa'nm İstanbul'a gönderdiği emânetler de vardır.
|
FIKRA
Küçük Temel, ders çalışırken babasına sordu: “Baba, Orhan Kemal çimdur?” Babası, iç çekerek yanıtladı: “Buyük yazar idi, öldi...” Temel, gözlerini kırpıştırarak söylendi: “Üzüldum... Keşkem biraz ufak yazaydi...” |
GÜNÜN SÖZÜ
Ne kadar yükselirsen, uçmayı bilmeyenlere o kadar küçük görünürsün Nietzche |
YEMEK MENÜSÜ
· PÜRELİ KÖFTE
· SOS MAKARNA
· ÇOBAN SALATA
· TATLI |
ÇOCUĞUNUZA İSİM
Erkek: SIDKI: (Ar.) Er. - İç, yürek temizli-ğiyle, doğrulukla ilgili. - Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
Kız: SEZGİ: (Tür.) 1. Sezme kabiliyeti, seziş. 2. Deneme ve akıl yürütme sonucu olmayıp doğrudan bilme, anlama ve kavrama, tahaddüs. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. |
MANİ
Masa üstünde roman Okurum zaman zaman Ben yârime gideceğim Subay olduğu zaman |
KARİKATÜR
|
BİLMECE
Ufacık sandık içine un bastık
Cevabı Yarın.
Dünkü Cevap: (Sandalye) |
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder