ZEKÂT
Zekât, lügatte bereket, nema, temizlik ve sâf olmak mânâlarına gelir.
Senelik mâlî bir ibâdettir ki Cenâb-ı Hakk'ın emrine itaat için, Müslümanların zenginlerinin seneden seneye mallarından kırkta birini; Allâhü Teâlâ'nın tâyîn ettiği sekiz sınıftan birine vermelerinden ibarettir.
Âyet-i kerîmede "Sadakalar, ancak fakirlere, miskinlere, onun üzerine (zekâtın tahsiline) memur olanlara, müellefe-i kulûba, âzad edilecek kölelere^J^öiçlulara, Allah yolunda olanlara, yolda kalmışlara..." (Tevbe-60) buyrularak bu sekiz sınıf bildirilmiştir.
Zekât İslâm'ın beş şartından birisidir. Hür, akıllı ve baliğ (ergin) ve nisâb miktarı mala mâlik olan müslümâ-nın zekât vermesi farzdır.
Zekâtta nisab: Aslî ihtiyâçlarından ve borçlarından başka, 20 miskal (80,18 gr) altın veya bu değerde nakit para ve ticâret malı; otlayan hayvanlarda ise devede beş, sığırda otuz ve koyunda kırk adettir.
Zekâtın edasının farz olması için nisaba kavuştuktan sonra malın üzerinden bir yıl geçmelidir.
Aslî ihtiyaçlar: Ev ve ev için lüzumlu eşya, elbiseler, âletler, kitaplar, binek (at veya araba) ve bir aylık -sahih görülen diğer bir kavle göre bir senelik- erzaktır. Borç karşılığı para da aslî ihtiyaçlardandır.
Nisâb miktarının sene içinde eksilmesi, zekât vermeye manî değildir.
Nisâb miktarının senenin başında ve sonunda mevcut olması yeterlidir.
Zekât verirken veya vermek üzere ayırırken kalben zekâta niyet edilmesi lâzımdır. Dil ile söylemek lâzım gelmez.
Zekât niyeti ile verirken hediye veya borç olarak verdiğini söylemekte bile bir mahzur yoktur.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder