HUZUR DERSLERİ
Osmanlı devletinin kuruluşundan itibaren; Ramazân-ı Şeriflerde her gün, diğer günlerde de sultan emrettikçe âlimlerin büyükleri toplanırlar; Kurân-ı Kerîm'den bazı âyetler tefsîr ederlerdi. Üçüncü Mustafâ Hân, bu hayırlı adeti bir nizâma koyup kanuna bağlamıştır. Osmanlı sultanları huzurunda Ramâzân-ı Şerîflerde okunmakta bulunan bu tefsîr derslerine "Huzur Dersleri" adı verilmiştir.
Bu dersleri "Mukarrir" denen âlimler okuturdu. Sultân bu dersler vesilesiyle âlimleri dinleyerek onlardan istifâde eder, gelen âlimler de sultanın ihsanına mazhar olurdu. Bu derslerde müsbet ilimler müzâkere edilir, edebî sohbetler de yapılırdı.
Bu dersler sayesinde Osmanlı memleketinin Halep, Şam, Mısır gibi ilim merkezlerinden başka İran, Horasan, Dağıstan, Hindistan ve Buhara gibi diğer beldelerden de nice büyük âlimler İstanbul'a toplanmıştır. Buradaki halk ve âlimler bu gelen âlimlerden istifâde etmişler, İstanbul tam manâsıyla dîn ve dünyâ ilimlerinin menbaı ve bir ilim başşehri hâline gelmiştir. Bu yüksek âlimlerin toplandıkları meclislerde en girift meseleler halledilir, çözülürdü.
Ebûssuûd Efendi gibi muktedir müfessirler bu dersler sayesinde yetişmişlerdir. Zira derslere iştirak eden âlimler mahcûb olmamak için bir yıl boyunca hazırlık yaparlar, pek ince tedkîklerde, araştırmalarda bulunurlar, meselelere tam bir vukuf sağlarlardı.
Sultân Üçüncü Mustafa Han'dan sonra yaklaşık iki asır devam ederek 1923'te sona eren bu derslerde Bey-zâvî Tefsîri esâs alınmış ve Osmanlının son zamanlarına kadar pek derin tedkîkler ve münazaralar ile devam edegelmiştir.
Huzur dersleri faydanın umumi olması için Sultân İkinci Abdülhamîd Hân'ın emri üzerine Türkçe olarak yazılmıştır.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder